Şahin Yaldızlı

364 günün yorgunluğu bir günlük bayramla telafi edilebilir mi?  

Şahin Yaldızlı

Bugün 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, kısacası İşçi Bayramı. Bayram, bayram da kime bayram? Patrona mı, işçiye mi, oynaması gereken yerde trafikte mendil satan, sokaklarda kâğıt toplayan çocuğa mı? Yoksa ‘öğrenci işçiye’ mi?... 

Evet değerli Hakimiyet okuyucuları, bugün 1 Mayıs İşçi Bayramı, Türkiye’de 35 milyondan fazla emekçinin hatırlandığı tek gün.  Sözde hatırlandığı…

Emekçinin, fazla mesaiye karşı, düşük maaş aldığı, ağır şartlar altında hayatını idame ettiği 364 gün, 1 günde telafi edilemez. Hele o günde bile çalışıyorlarsa.

Ülke genelinde 1 Mayıs’ta bile çalışan işçiler var. Elbette hepsi zorla çalıştırılmıyor, çoğunluğu çalışmak zorunda kalıyor. Neden mi?

Birçok işçi bugün çalıştığı işte aldığı maaşla geçinemiyor. Pek çok kişi, çocuğunu alıp da bir hafta sonu, ‘Hadi bugün, sinemaya ya da tatile gidelim’ demiyor değil, diyemiyor. 

Onların aklında sadece ay sonunda ödenecek faturalar, kredi kartlarının aylık taksiti ya da ev kirası var.  Eminim 1 Mayıs’ta tatil yerine işçilere çift yevmiye verilse, çoğu işçi çalışmayı tercih edecektir. Bu yüzdendir ki, işçi hep işçi kalıyor… 

Eleştireceksek önce Konya’dan başlayalım! 

Bugün madem yerel gazeteyiz, eleştirinin büyüğünü ve öncesini kendimize yapmalıyız. 
Patronlar, Konyalı iş verenler, hiç kendinize bir işçinin gözüyle baktınız mı? 

Bakmadıysanız, ben Konya’da ve diğer illerde inşaat ve sanayi başta olmak üzere birçok sektörde arkadaşı, dostu ve kardeşi olan biri olarak söylüyorum; maalesef ki Konya’nın çalışma şartları diğer illere göre çok kötü.

Örneğin Konya’da çalışma süreleri bazen 10, bazen 11 saat aralığında değişiyor. Ancak aldıkları maaş, asgari ücret ile eş değer kalıyor.  Çalışılan ortamların bazılarında iş güvenliği de yok.
Bir de işin ‘öğrenci işçi’, boyutu var. Patronlar, Konya’da öğrenci işçileri çok sever. Düşük maaş, fazla mesai ve sigortasız iş. Şimdi anladınız mı yazımın başında neden “Bayram, bayram da kime bayram? Patrona mı, işçiye mi, oynaması gereken yerde trafikte mendil satan, sokaklarda kâğıt toplayan çocuğa mı yoksa ‘öğrenci işçiye’ mi?” dediğimi.

Neyse biz yine de “muhalif, aykırı, sosyalist…” olmayalım! Bayramınız kutlu olsun emekçiler. İşçilerin sömürülmediği bir dünya dileğiyle…

Bu yazılmamış kuraldır, başta yapılması gerekenler hep sonradan yapılır. Ben Şahin Yaldızlı. Sizden biri olarak, yaşadığımız çevre ve toplumu daha yaşanılabilir kılmak için çabalayacağım. 
Yazımı sizinle daha sık görüşeceğimi belirterek noktalıyorum. Şimdilik esen kalın…
 

Yazarın Diğer Yazıları