Yunus Emre (6)
Ramazan Sayar
Yunus Emre’nin peygamberimize karşı olan sevgisinin sınırı yok. Allah sevgisi, Hazreti Muhammed (as) sevgisi Yunus Emre’ye ayrı bir güzellik vermektedir. Çünkü Anadolu halkı Yunus’un özellikle peygamberimiz ile ilgili şiirlerini ilahileştirmiş, benliğinde yer etmiş, bağrına basmıştır. Yedi yüz sene önce Anadolu Türkçesi ile yazılan şiirler sanki bugün yazılmış gibi saf, duru bir Türkçe, her kişinin anlayabileceği bir bilgi hazinesini oluşturmaktadır. Peygamberimizin adına olan sevgisini dörtlüklerle Yunus, şöyle ifade eder:
Canım kurban olsun senin yoluna
Adı güzel kendi güzel Muhammed
Şefaat eylesin kemter kuluna
Adı güzel kendi güzel Muhammed
Mümin olanların çoktur cefası
Ahirette olur zevk-ü sefası
On sekiz bin âlemin Mustafa’sı
Adı güzel kendi güzel Muhammed
Sen hak peygambersin şeksiz gümansız
Sana uymayanlar gider imansız
Âşık Yunus neyler dünyayı sensiz
Adı güzel kendi güzel Muhammed
İnsan sevdiğinden ayrı kalınca onu daha çok özler. Onun her davranışı, hareketi bile gözünün önüne gelir. Yunus Emre de peygamberimize olan hasret dolu sevgisini şöyle dile getirir:
Araya araya bulsam izini
İzinin tozuna sürsem yüzümü
Hak nasip eylese görsem yüzünü
Ya Muhammed canım arzular seni
Bir mübarek sefer olsa da gitsem
Kâbe yollarında kumlara batsam
Hub cemalin bir kez düşte seyretsem
Ya Muhammed canım arzular seni
Yunus metheyledi seni dillerde
Dillerde dillerde hep gönüllerde
Ağlaya ağlaya gurbet ellerde
Ya Muhammed canım arzular seni
Yunus Emre yardımseverlik konusunda çok hassastır. İyilikleri, yardımları, gönül almaları, hem bu dünyada hem öbür dünyada karşılığını daha güzel bulan sosyal davranışlar olarak görür. Bu hususta da şöyle der:
Bir hastaya vardın ise
Bir yudum su verdin ise
Yarın anda karşı gele
Hak şarabın içmiş gibi
Bir miskini gördün ise
Bir eskice verdin ise
Yarın anda karşı gele
Hak libasın giymiş gibi
Yunus emre bu dünyada
İki kişi kalır derler
Meğer Hızır İlyas ola
Ab-u hayat içmiş gibi
Tabduk Emre: “Haydi Yunus, senin kilidin açıldı.” Deyince artık Yunus, beşikten mezara, diriden ölüye kadar her konuda coşmaya başladı. Aşkın cezbine kapılan Yunus; ölüm, kabir, ahiret gibi konularda Anadolu insanını adeta büyüledi, mest etti.
Haktan inen şerbeti, içtik elhamdülillah
Şol kudret denizini, geçtik elhamdülillah
Kuru idik yaş olduk, ayak idik baş olduk
Havalandık kuş olduk, uçtuk elhamdülillah
Bu canın bu tenden sanki bir kuş gibi uçup gideceğini, ölüm acısını tadacağını, ömrün ne kadar kısa olduğunu ifade ederek duygularını şöyle yansıtır:
Geldi geçti ömrüm benim
Şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle gelir
Şol göz açıp yummuş gibi
İş bu söze Hak tanıktır
Bu can gövdeye konuktur
Bir gün ola çıka gide
Kuş kafesten uçmuş gibi
Yunus Emre:
Gezdim Urum ile Şam’ı,
Yukarı illeri kamu,
Çok aradım bulamadım,
Şöyle garip bencileyin
Derken Anadolu’nun doğusunu, batısını, güneyini, kuzeyini gezdiğini; gezdiği yerlerde garip olduğunu, hele mezarları gördüğü zaman “bir zamanlar bunlar da bu dünyada hüküm sürmüşlerdi ama şimdi sessiz yatıyorlar” diyerek şöyle dile getirir:
Yalancı dünyaya konup göçenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Üzerinde türlü otlar biterler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Toprağa gark olmuş nazik tenleri
Söylemez olmuş tatlı dilleri
Gelin duadan unutmayın bunları
Ne söylerler ne bir haber verirler
Kiminin başında biter ağaçlar
Kiminin başında sararır otlar
Kimi masum kimi güzel yiğitler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Yunus der ki gör takdirin işleri
Dökülmüştür kirpikleri kaşları
Başları ucunda hece taşları
Ne söylerler ne bir haber verirler
“Ete, kemiğe büründüm. Yunus diye göründüm.”, “ Sevelim, sevilelim. Dünya kimseye kalmaz.” Sözleriyle özetlenen Yunus Emre’nin gönül pınarı akmakla bitmez.
YUNUS EMRE’DEN İNCİLER
Gâh eserim yeller gibi,
Gâh tozarım yollar gibi,
Gâh akarım seller gibi,
Gel gör beni aşk neyledi.
*
Ne varlığa sevinirim,
Ne yokluğa yerinirim,
Aşkın ile avunurum,
Bana seni gerek seni.
*
Şol cennetin ırmakları,
Akar Allah deyü deyü,
Çıkmış İslam bülbülleri,
Öter, Allah deyü deyü.
*
Dağlar ile taşlar ile
Çağırayım Mevla’m seni,
Seherlerde kuşlar ile
Çağırayım Mevla’m seni.
*
Taştın yine deli gönül,
Sular gibi çağlar mısın?
Aktın yine kanlı yaşım,
Yollarımı bağlar mısın?
*
Sala verile kastımıza,
Gider olduk dostumuza,
Namaz için üstümüze,
Duranlara selam olsun.
*
Ana rahminden geldik pazara,
Bir kefen aldık, döndük mezara.
*
Ete kemiğe büründüm,
“Yunus” diye göründüm.
ŞÖYLE GARİP BENCİLEYİN
Acep şu yerde var m’ola
Şöyle garip bencileyin
Bağrı başlı gözü yaşlı
Şöyle garip bencileyin
Gezerim Rum ile Şam’ı
Yukarı illeri kamu
Çok istedim bulamadım
Şöyle garib bencileyin
Kimseler garib olmasın
Hasret od’una yanmasın
Hocam kimseler olmasın
Şöyle garib bencileyin
Söyler dilim ağlar gözüm
Gariblere göynür gözüm
Meğerki gökte yıldızım
Şöyle garib bencileyin
Nice bu dert ile yanam
Ecel ere bir gün ölem
Meğerki sinimde bulan
Şöyle garib bencileyin
Bir garib ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garib bencileyin
Hey Emre’m Yunus biçare
Bulunmaz derdine çare
Var imdi gez şardan şara
Şöyle garib bencileyin