Ramazan Sayar

Vatan Sevgisi

Ramazan Sayar

Türkler tarih boyunca hürriyete âşık olmuş, hür yaşamış, dağ ve yayla havasını teneffüs etmiş, ovalarında serbestçe at koşturmuş, vatan için canını seve seve vermekten hiç çekinmemiş, geçmişi zaferlerle dolu bir millettir.

Türk toplumu islamiyeti kabul ettikten sonra manevi olarak da güçlenmiş adeta şaha kalkmıştır. Ayet ve hadisler damarlarındaki asil kanı coşturdukça coşturmuş kabına sığamaz hale getirmiştir. Dünyaya hak, hukuk, adalet ve sevgi getirmenin heyecanını yaşatmıştır. 

“Allah yolunda öldürülenlere onlar ölülerdir demeyin. Hakikatte onlar dirilerdir. Fakat siz anlayıp bilmezsiniz.” (Bakara–154)
“İki çeşit göze cehennem ateşi değmez. Bunlar, Allah korkusundan ağlayan göz ve nöbet tutan gözdür” müjdeleri zaferden zafere koşmalarına sebep olmuştur.

* * * 

Fatih’in babası 2. Murat, Hacı Bayram-ı Veli’ye: “Himmet etseniz şu İstanbul işini bitiriversek” deyiverdi. Hacı Bayram Hazretleri güldü ve: “Sultanım, o iş şu yerdeki çocuk ile bizim köseye nasip olacaktır” dedi.

* * *

Fatih Sultan Mehmet padişah olduktan sonra tebdili kıyafetle sabah erken vakitlerde bursa pazarına çıkar. Bir dükkândan beş arşın bez alır. Biraz sonra aynı dükkândan tekrar aynı bezden almak isteyince dükkân sahibi: “Ben siftahımı yaptım, henüz komşum yapmadı. Aynı fiyata aynı bezden orada da var, git ondan al.” Der. Birkaç gün aynı şekilde olayın tekrar etmesi üzerine Fatih: “Ben bu milletle değil İstanbul’u, dünyayı bile fethederim.” Der. İstanbul’un fethine karar verir. Peygamberimizin müjdesini yerine getirir, çağ açar, çağ kapatır. 

Vur pençe-i âlideki şemşir aşkına
Gülbengi asumanı tutan pir aşkına
Ey leşker-i mütettihul ebvab vur bugün
Feth-i mübin –i zamin o tebşir aşkına

* * *

Yavuz sultan selim mısır seferine giderken askerler Kocaeli’nin elma bahçelerinden geçtikten sonra kontrol edilirler. Çantalarından elma çıkmaz. Çıksaydı mısır seferinden vazgeçecektim diyen büyük hünkâr, son nefesini sefer esnasında ikinci defa dudaklarından Yasin suresi dökülürken verir.

* * * 

Kanuni sultan Süleyman; Hıristiyan köylünün bağından bir salkım üzüm koparıp yerine altın bırakan askeri ordudan kovmuştur. “Eğer asker altını bağlamasaydı cezasını çekecekti. Ama bu ordu da zalimler ordusu olurdu.” Demiştir. 

* * * 

İstanbul’dan Viyana’ya doğru giden Osmanlı ordusu Belgrat yakınlarında bir subaşında mola verir. Çeşmenin başı abdest alan ve kaplarına su dolduran askerlerle doludur. Yakınındaki bir kilisenin papazı Türkleri denemek için güzel kızları süsler ve ellerine birer kap verip çeşmeye gönderir.

Kendisi de pencereden gizlice takip eder. Kızlar çeşmeye gelince askerler hemen kenara çekilip yol verirler. Kızlar kaplarını doldurup kiliseye dönerler. Papaz Müslüman Türk askerlerinin bu güzel ahlakını edebini ve merhametini görünce haçlı kumandanlarına şu haberi gönderir: “BU ORDU YENİLMEZ, BOŞ YERE KAN DÖKMEYİN.” 

Gayri anlatılmaz bu savaş bence 
Dağ taş konuşmuştur kendi dilince 
“Hücum” diye bir ses duydum ilk önce 
Sonra “Allah Allah” dedi Mehmet’im

“Vatan sevgisi imandandır.” “Ölürsem şehit, kalırsam gazi olurum.” Her iki durumda da “Yaratanın rızasına kavuşurum. Müminler ölmez fani âlemden beka âleme, boş odadan dolu odaya göç ederler” inancı vatan savunmasının önemini gösterir. 

Yılmaz ölümden yaratan askerim
Orduma “gazi” dedi peygamberim
Bir dileğim var ölürüm isterim
Yurduma tek düşman ayak basmasın

Türk İslam tarihi destanlarla doludur. Mohaç ufuklarında, Estergon burçlarında, viyana önlerinde kılıç kalkan şakırtılarını Mercidabık sahralarında “Allah Allah” nidalarını hala duyar gibiyiz. Hele Prut’ta dökülen Katerina’nın gözyaşları gözlerimizin önünden hiç gitmez. 
Bu milletin hürriyeti, dini, namusu, vatanı için veremeyeceği hiçbir şey yoktur. Bayrağını kız kardeşinin gelinliği, şehidinin son örtüsü olarak kabul etmiştir. 

BAYRAK

Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü 
Işık ışık, dalga dalga bayrağım
Senin destanını okudum senin destanını yazacağım
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım
Seni selamlamadan uçan kuşun 
Yuvasını bozacağım

Dalgalandığın yerde ne korku ne keder
Gölgende bana da bana da yer ver
Sabah olmasın günler doğmasın ne çıkar
Yurda ay yıldızın ışığı yeter

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün 
Kızıllığında ısındık
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün
Gölgene sığındık

Ey şimdi süzgün rüzgârlarla dalgalı
Barışın güvercini savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim
Senin altında doğdum senin dibinde öleceğim

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim,
Yeryüzünde yer beğen
Nereye dikilmek istersen 
Söyle seni oraya dikeyim.
ARİF NİHAT ASYA

Yazarın Diğer Yazıları