Ramazan Sayar

Su Olmak İsterdim -(1)

Ramazan Sayar

Âlemleri yaratan Yüce Rabbimiz, bütün canlıları sudan yaratmıştır. “Sudan bir insan yaratıp, O’na bir soy ve hısımlık getiren O’dur.” (Furkan–54) “Allah her hayvanı bir sudan yarattı.” (Nur–45)  “Vecealna minel mai külle şeyin hayyın.”  “Biz canlı olan her şeyi sudan yarattık.” (Enbiya–30) Ayetleri, âlemde canlı olan her varlığın sudan yaratıldığını haber vermektedir.     

Yaratılışımızın ilk mayası olan, bütün canlılara hayat veren, yaşamımızı devam ettiren su olmayı kim istemez?  

Peygamberimize çocukluktan itibaren gölge olan, mübarek başının üzerinden hiç ayrılmayan bulutun, bir parmak işaretiyle birkaç damla su olup kuruyan mübarek dudaklarını serinleten, Nübüvveti zamanında dualarıyla tatlı tatlı yağan, yanan çölü, sıcaktan bunalan insanları ve muazzam Kâbe’yi serinleten su olmak isterdim. 

Hz. Hacer’in içecek suyu, biricik oğlu Hz. İsmail’e verecek sütü kalmayınca Safa ile Merve tepeleri arasında yedi defa koşarak gidip gelip ümidi kesilince çadırına döndüğü zaman küçük İsmail’in ayaklarının altından çıkan ve insan ne niyetle içerse o şifayı veren, hacıları suya kandıran  “zemzem”  olmak isterdim. 

Bedir Savaşı esnasında ve Tebük Gazasında susuzluktan bunalan ashabı için peygamberimizin parmakları arasından çeşme gibi fışkıran ve savaşanları serinleten mucize su olmak isterdim. 

Hz. İbrahim’i yakmak için Nemrut tarafından hazırlattırılan, alevleri göklere kadar yükselen hatta uçan kuşları bile yakıp kavuran metrelerce yanına yaklaşılmayan o muazzam ateş deryasını söndürmek için karıncanın ağzında taşıdığı bir damla su, o ateşi serin hale getiren mübarek göldeki su olmak isterdim. 

Ninova şehrini terk edip bir gemiye binen, kura sonucu denize atılan ve bir balık tarafından yutulup, günlerce deryada gezdirilen, annenin çocuğunu karnında koruduğu gibi, eritmeden sindirmeden Yunus peygamberi içinde taşıyıp koruyan sonra da sahile bırakan ve Yunus peygamberle özdeşleşen Yunus balığının yaşadığı denizde su olmak isterdim. 

Firavun tarafından öldürülmek istenen Hz. Musa ve ordusu kızıl denize yaklaşınca Allah’ın emri ile elindeki asasını denize vurup on iki kola ayrılan Hz. Musa ve ordusuna yol olan, Firavun ve ordusunu içine alıp boğan Kızıldeniz’de su olmak isterdim.  

Yüzyıllarca kavmine hak yolu göstermesine rağmen bir türlü yola gelmeyen, cezalarını da tufanda boğularak ödeyen, bir avuç müminin derya üzerinde yüzerek kurtuluşunu sağlayan Hz. Nuh’un gemisinin altındaki su olmak isterdim. 

Peygamberimiz son nefesini verirken “ümmetim, ümmetim” diye diye gözyaşlarının mübarek sakalını ıslattığı su olmak isterdim. 
Fuzuli’nin Su Kasidesi’nde: 

 “Tıynet-i pakini Ruşen kılmış ehli-i âleme  
İktida kılmış tarik-i Ahmed-i Muhtare su” 

(Su Hazreti Muhammed’in gösterdiği yola (Kur’an yoluna) uymakla temiz yaratılışını bütün dünyaya açıkça göstermiştir.) dediği gibi, gönlümdeki ateşi söndürebilen, gül bahçesini sulayan, sevgiliye testiyle verilen, gül budağının damarına girip Bülbül’ü kurtaran, peygamberimizin toprağına (Ravzayı Mutahhara’ya) ulaşmak için başını taştan taşa vuran avare gezen su olmak isterdim.  
Gül’e yar olmak için sabahlara kadar nameler söyleyen Bülbül’ün kuruyan diline nem olmak için gül üstünde oluşan bir damla su (Şebnem) olmak isterdim.

Yazarın Diğer Yazıları