
Sevginin Gücü
Ramazan Sayar
Yaratılmışlar arasında en üstün varlık insandır. İnsan’a da verilen en büyük özellik akıl ve sevgidir. Sevgi; gönüllerin anahtarı, kötülüklerin kalkanı, insanların birbirlerini tanımalarıdır. Sevgi ve Gönül ile ilgili Yunus Emre’nin dörtlüklerini dinleyelim.
Gelin tanış olalım
İşi kolay tutalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz.
Korku da insanı yola getirir. Ama sevginin gücü başkadır, saf içten bir duygudur. Rabia-tül Adeviyye: “Yarabbi sana cehenneminin korkusundan dolayı yalvarıyorsam beni cehenneminde yak. Cennet sevgisinden dolayı yalvarıyorsam bana cennetini haram kıl. Senin cemalini görmek için yalvarıyorsam cemalini görmekten beni mahrum bırakma” diye dua ederdi.
Sevgi’nin, gönül kazanmanın insanı yücelttiği bir gerçektir. Bu
Ben gelmedim dav’ı için
Benim işim sevi için
Dostun evi gönüllerdir
Gönüller yapmaya geldim.
Abdullah İbn-i Mübarek; nafile hac yolculuğu sırasında iki kız çocuğunun çöplükten ölü bir kuş alıp evlerine götürdüklerini görür. Ziyaretinde çocukların kimsesiz olduklarını görünce yanındaki bütün parasını çocuklara verir ve geri döner.
Devşir kazan ye yedir
Bir gönül ele geçir
Yüz Kâbe’den yeğrektir
Bir gönül ziyareti
Hac’dan dönen birisi arkadaşına rastlar. Nereden geldiğini sorar. Bir “aahh” çektikten sonra dost ziyaretinden geldiğini söyler. Arkadaşı da “ne olur şu “aahh’ını” bana ver haccımı sana vereyim.” der.
Yunus Emre der hoca
Gerekse var bin hacca
Hepsinden iyice
Bir gönül’e girmektir.
Sevgi, tükenmek bilmeyen bir pınardır. İnsan sevgisinden hayvan sevgisine, tabiat sevgisinden vatan sevgisine, ana-baba-evlat sevgisinden ilahi sevgiye kadar uzanan bir deryadır.
Ferhat’a dağları deldiren Şirin’e karşı duyduğu sevgi gücüdür. Zeliha’ya tacını tahtını unutturup Yusuf’u zindana attıran, Mecnun’u çöllerde Leyla Leyla diye sıcak kumların üzerinde yakıp kavuran sevginin gücüdür. Leyla’nın mahallesinin köpekleri bile güzel gelen Mecnun’a yakınları: “Sana daha güzel kızlar bulalım, bırak şu Leyla’yı…” deyince
Mecnun: “Allah bana Leyla’nın testisinden bal içirdi. Size ise sirke… Onun için Leyla size çirkin gelir” cevabını vermiştir.
Ağlamak için gözden kanlı yaş mı akmalı
Dudaklar gülerken insan ağlayamaz mı?
Sevmek için yalnız güzele mi bakmalı
Çirkin tende güzel bir ruh kalbi bağlayamaz mı?
Sevgi gözleri kör eder, akıllara durgunluk verir, insana adeta kendini kaybettirir. Mecnun “Leyla, Leyla…” diye feryat ederken Leyla yanına varır. “Ben geldim, ben Leyla’yım” dedikçe Mecnun Leyla’sını tanımaz hale gelmiştir. Artık “Mevla, Mevla…” demeye başlamıştır. Otuz sene Yusuf sevdasıyla yanıp tutuşan gözleri kör olup eriyip solan, Yusuf’un (as) duasıyla gözleri açılıp eski gençliğine ve güzelliğine kavuşan Züleyha artık Rabbi’nden başkasını göremez olmuştur.
Ağarsa saçların belin bükülse
Birer birer hep dişlerin dökülse
Kurusa vücudun kanın çekilse
Yine şu gönlümün yârisin benim.
Dese de artık Mecnun’un ve Züleyha’nın sevgileri yön değiştirmiş “fenafillâh” derecesine ulaşmıştır. Artık Mecnun da Züleyha da ilahi sevgiye erişmişlerdir.
İnsan ilahi sevgiyi duyduğu derecede nefsi yokluktan ilahi varlığa ulaşır. Allah’ın (c.c) varlığından ve sevgisinden başka hiçbir şey göremez ve düşünemez hale gelir. Manevi sarhoşluk içerisinde ilahi aşkın deryasına dalar. Yunus Emre’nin de dediği gibi:
Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni
Sofilere sohbet gerek
Zahitlere cennet gerek
Mecnunlara Leyla gerek
Bana seni gerek seni
Cennet cennet dedikleri
Bir ev ile birkaç huri
İsteyene sen ver onları
Bana seni gerek seni
Elbet sevginin muhabbetine doyum olmaz ama burada sevgi deryasından bir katre anlatmaya çalıştım. Şimdilik Yunus’un diliyle bitirelim:
Gelin tanış olalım
İşi kolay tutalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz.