Ramazan Sayar

Sevgilerimiz  hikayelerimiz

Ramazan Sayar

Sevgili gönül dostlarım ve saygı değer hakimiyet gazetesi okuyucularım.
Yazılarımıza kaldığımız yerden gelişerek devam ediyoruz.
Rabb'ım mahcup etmesin.yar ve yardımcımız olsun.

Biz dünyadan gider olduk.
Kalanlara selam olsun.
Bilmeyen ne bilsin bize.
Bilenlere selam olsun.

Ecel büke belimizi.
Söyletmeye dilimizi.
Hasta iken halimizi.
Soranlara selam olsun.

Sela verile kastımıza.
Gider olduk dostumuza.
Namaz için üstümüze.
Duranlara selam olsun.

Aşık yunus söyler sözü.
Kan yaş ile doldu gözü.
Bilmeyenler bilsin bizi.
Bilenlere selam olsun.

Kainat muhabbet, sevgi ve aşk üzerine yaratılmıştır.
Türkülerimiz de yaratılış gayemize, yaratılış gerçeğine uygundur.
Türkülerimizi yapanlar  kanunlarımızı yapanlar kadar değerlidir. Bir milleti esir almak isteyenler önce türkülerini yok ederler. Çünkü en duygulu türküler en gerçek ve acılı hisleri dile getirenlerdir. Biz türk toplumu olarak en çok ozanı olan ve türküleri  seven bir milletiz.
Zamanın birinde bir kral, esir aldığı krala: "eğer istersen benim kölem olarak yanımda kalır, uzun zaman yaşayabilirsin. İstemezsen en büyük arzunu yerine getirir, sonra da seni öldürürüm." der.
Esir kral düşünür ve cevap verir:
"köle olarak yaşamak istemiyorum. Beni öldür, daha iyi. Ancak öldürmeden önce vatanımdan her hangi bir çobanı buraya getirmeni istiyorum."
"ne yapacaksın o çobanı?"
"ölmeden önce ondan bir türkü dinlemek istiyorum."
Ne kadar güzel; vatanın bir türküsünü son dilek olarak dinlemek...

İnsan ne zaman bir köy türküsü dinlese kendini unutur. Türkülerin özü de şiirdir.
Şiirler öyle bir sözdür ki, güzeli daha güzel çirkini daha çirkindir. Oktan daha tesirlidir. Büyüleyici sözler gibi dir. Gökyüzüne çizilmiş resimdir. İnsanın görünmez yüzüdür.
Şiir az kelime ile çok söz söylemektir. Bazen bir dörtlük bir kitap kadar anlam ifade eder. Şiir mavi bir gökyüzüdür. Zifiri karanlıkta parlayan bir yıldızdır.
Sözü güzelleştiren nasıl şiir ise, şiiri de kanatlandıran müziğin o ahengidir.
Şuur altında ki ilhamların ortaya çıkışı olan şiir müziğin ortamında benzersiz bir güzelliğe kavuşur.
Şiire mızrabın telleri eklenip, gönül dünyamızı titretip, şekillendikten sonra zaman içinde demlenir. Sonra türkü adını alır.
Türkülerde duygularımızı söze, saza, sese dökeriz
Bazen:
Yürü bre yalan dünya.
Sana konan göçer bir gün.
İnsan bir ekin misali.
Seni eken biçer bir gün.
Deriz. Dünyadan  göçen olduğumuzu hatırlarız.
Bazen:
Şu dağların yükseğine erseler.
Lale sümbül mor menekşe derseler.
Bir güzeli bir çirkine verseler.
Güzel ağlar çirkin güler bir zaman.
Der. Hayatımızda ki dengenin kurulmasını hatırlarız.
Bazen de:
Sular akar arkın arkın.
Felek döndermiyor çarkın.
Bu dünyada malım mülküm.
Vardır diyen yalan söyler.
Diyerek,  dünyaya fazla bağlanmamamızı isteriz.
 
Allah güzeldir. Güzeli sever. Aşk da güzeldir. Ancak aşk bir faniye yok olacak olana feda edilemeyecek kadar değerli bir duygu olduğu için "aşk-ı mecazi", "aşk-ı ilahi"ye ulaştığı zaman ebedileşir.
Türkülerimizin de ilahi aşka giden yolun beşeri yani insani sevginin olgunlaşmasından sonra meydana geldiğini anlarız.
Mesela:
Mecnun'um leylamı gördüm.
Bir kerecik baktı geçti.
Ne sordu ne de söyledi.
Kaşlarını çaktı geçti.
Veya:
Değmen benim gamlı yaslı gönlüme.
Ben bir selvi boylu yardan ayrıldım.
Çok ağladım mecnun gibi çöllerde.
Ferhat gibi şirin yardan ayrıldım.
Veya:
Baktı züleyha aşktan öte aşk var.
Allahtan başka bulunmaz yar.
Ey güneş gibi gökyüzünün 
Nuru olan güzel yusuf.
Denildiği gibi.

Türküler, kelimeler ile söylenemeyen gizli dertleri. Açıklanamayan aşkları, karşılıksız sevdaları, kaybolan özellikleri, özlenen memleketleri, uzak kalınan sılayı, gurbet ellerde geçen bayramları, beklenen asker yollarını, zaman içinde sararan duyguları, kararan umutları, yeşerip boy veren hüzünleri dile getirir.
Kimi zaman türkülerimiz bir şafak olur. Kimi zaman geceler yar olur. Kimi zaman da seher vakti yapılan dualar gibi içimizi titretir. Kimi zaman:
Şahinim var bazlarım var.
Tel alışmış sazlarım var.
Yare gizli sözlerim var.
Diyemiyom ele karşı.
Diyerek söylenemeyen gizli sözleri dile getirir.
Kimi zaman:
Geceler yarim oldu.
Ağlamak karim oldu.
Her dertten yıkılmazdım.
Sebebim zalim oldu.
Diyerek. Başımıza gelen dertleri dile getiririz.

Kimi zaman da:
Bir yiğit gurbete gitse.
Gör başına neler gelir.
Garip sılayı andıkça.
Yaş gözüne dolar gelir.
Deriz. Üzüntü ve çaresizlik içinde göz yaşı dökeriz.

Gurbette geçen bayramlar için de:
Bu gün bayram günü derler alem eğlenir.
Sen bizim yaylaya gel başın için. 
Dertliler oturmuş derdin söyleşir.
Etme intizarı gül başın için.

Diye davet ederiz.
Gurbette olan sevgiliye de:
Gurbeti mesken mi tuttun?
Gittin, beni de unuttun.
Yoksa başka yar mı buldun?
Bir selam gönder bari bayramdan bayrama.

Diye sitem ederiz.
Dostluğun, sevginin ve aşkın maddeye dönüştüğü günümüzde, sadakatın, karşılık beklemeden iş yapmanın, fedakarlığın ve menfaat denizinde boğulmaya yüz tuttuğu dünyamızda, bu gün her zamankinden daha çok türkülerimizde ki, sevgi ve sabır sırrını anlamak zorundayız.
Gel ha gönül havalanma.
Engin ol gönül engin ol.
Dünya malına güvenme.
Engin ol gönül engin ol.
Diyerek hayatımızı insan gibi yaşamaya ne kadar muhtaç olduğumuzu anlarız.

Yeşil ördek gibi daldım göllere.
Sen düşürdün beni dilden dillere.
Başım alıp gidem gurbet ellere.
Ne sen beni unut ne de ben seni.
Diyerek sadakatın, sevginin, sabrın ne olduğunu dile getiririz.
Türkülerimizi, şiirlerimizi ve  ilahilerimizi araştırma ve derlemelerimde özellikle dini ve milli duygularımıza uygun olanlarını seçtim.
Öyle hikayelerimiz, türkülerimiz var ki; sebebini araştırınca, insanlığımıza, inancımıza, ahlakımıza uygun olmayan, insanı insan olmaktan bile utandıran olaylarla karşılaşıyoruz.
Araştırma ve derlemelerimi, halk bilimcileri ile birlikte oldukça geniş ve fazla kaynaklardan topladım. Malzemeleri kendi potamda erittim. His ve gönül dünyamda olgunlaştırdım. Yeni bir damak tadı ile kaleme aldım.
Kaynakları konunun içine yerleştirdim.
Güzel okumak bir sanattır.
Güzel konuşmak bir sanattır.
Güzel yazmak bir sanattır.
Güzel müzik bir sanattır.
Güzel okuyanı, güzel konuşanı, güzel yazanı, güzel müziği seveni de sevmek bir erdemliktir.
Bir güzel okuma, konuşma, yazma,  anlama ve sevme sanatı varsa, bir de dünyaya hükmeden, ruhun gıdası, insanlığın ortak malı olan, onsuz yaşanmayan, kendisini hissettiren, ruhun anlayabileceği tek dil, bir insanın para ödemesi gereken tek gürültü olan ve kötülüğü olmayan,tek bedensel zevk olan dini ve milli müziğimizi dinleme sanatı vardır.
Saygı değer okuyucularımın yazılarımı bu şekilde değerlendirmesini diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları