Ramazan Sayar

Miladi Yılbaşı!

Ramazan Sayar

Saniyeler, dakikalar, günler ve yıllar ömrümüzü aşındırarak geçip gidiyor. Her geçen zaman, alıp verdiğimiz her nefes bizi ölüme biraz daha yaklaştırıyor. Takvimden kopardığımız her sayfa sanki ömür ağacından düşen bir yaprak oluyor.

Darıldım takvimler darıldım size
Bu yıl da ömrümü parçaladınız
Törpüymüş aslında her yaprak ömre
Yine de takvimdir sizin adınız

Fıkralar şiirler süsünüz müdür?
Özlerdim gözlerdim sizi dost gibi
Bu kopan yaprak benim ömrümdür
Tanıdım takvimler tanıdım sizi

Tarih boyunca toplumlar çeşit çeşit takvimler kullanmışlardır. Güneş takvimi, ay takvimi gibi… Toplumlar takvimleri, kültürleri, dinleri ve buluşlarıyla birbirlerini etkilemişlerdir. Ancak milli ve manevi değerlerine sahip çıktıkları sürece “millet” olma vasfını kazanmış ve ayakta kalabilmişlerdir. Miladi yılbaşı adı altında Türk toplumunu harici fikir ve hareketlerle değiştirmeye çalışmışlardır. Hz. İsa’nın doğum günü, Noel yortusu gibi tahrif edilmiş efsanelerle beyinler yıkanmaya, misyonerlik faaliyetleri devam ettirilmeye çalışılmaktadır. Biz kendimizi değiştirmedikçe hiçbir toplum bizi bozamaz. Ama bir kavme benzemeye çalışırsak o kavimden oluruz. Toplumların iyi yönlerini almalı, kötü yönlerini almamalıyız.

Alınız ilmini garbın, alınız sanatını
Veriniz hem de terakkiye son süratini
Kendi mahiyeti ruhiyeniz olsun kılavuz
Çünkü beyhudedir ümmidi selamet onsuz

Miladi yılbaşı Hz. İsa’nın doğum günü olarak kabul edilir. Ancak kendi aralarında da ihtilaf vardır. Diyelim ki doğum günü… Hiçbir peygamber doğum gününün içki, kumar, fuhuş gibi kötülüklerle kutlanmasını istemez. Zaten kötülükleri ortadan kaldırmak için görevlendirilmişlerdir. Hâlbuki günümüzdeki yılbaşı adetlerinde;

Janet ve Jim içmekte, Ayşe ve Mehmet de, 
Bütün duman ve sis, İsa da yok Muhammed de.

Demek ki burada bir çelişki ve fazilet eksikliği var,
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır

Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundadır
Yüreklerden çekilmiş farz edilsin Havf-ı Yezdan’ın
Ne irfanın kalır tesiri kat’iyen ne vicdanın  

Fener Patrikhanesinin “kin kapısında” idam edilen Patrik Gregoryas, Rus Çarı’na yazdığı mektupta özellikle iki hususa işaret eder. “Birincisi, Türklerin maneviyatının ve dininin yıkılması için Türkleri yabancı fikir ve adetlere alıştırmak; ikincisi de, Türklere hissettirmeden bünyelerindeki tahrifatı tamamlamaktır.” der. Müslüman’ım diyen bir kimsenin bu Hıristiyan oyunlarına düşmesi düşünülemez. Kişi inandığını yaşamazsa, yaşadığına inanmaya başlar. Kötülükleri elimizle, dilimizle ve kalbimizle yok etmek için çaba sarf etmeliyiz.

Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim
Onu dindirmek için çifte yerim kamçı yerim 
Adam aldırma da geç git diyemem aldırırım
Çiğnerim çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım

Türk tarihinde şimdiki gibi yılbaşı kutlamalarına hiç rastlanmaz. Avrupa kapılarında kılıç kalkan şakırtıları, Asya sahralarında “Allah Allah” nidaları duyulur. Bir zaman bu millet kötülükleri yerinden çıkmadan durdururdu. “Türkler geliyor” sözü hala kulaklarımızda çınlamaktadır.  

Bir zamanlar biz millet nasıl milletmişiz
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz 
Kapkaranlıkken bütün afak-i insaniyet 
Nur olup fışkırmışız ta sinesinde zulmetin

Yılbaşı demek ölüme giden yolun kısalması, yıllık hesabın yapılarak zararın ve karın anlaşılması demektir. Yılbaşı demek Allah’a verilecek hesabın yapılması demektir. Dağların taşların çekemediği yükü insanoğlu kabul etmiş, rabbimiz de yüklemiştir. Bunun sorumluluğunu idrak etmemiz lazım. 

Eli boş gidilmiş gidilen yere
Mevla’m boş gelmedim ben suç getirdim
Dağlar çekemezken bu ağır yükü
İki kat sırtımda pek güç getirdim

Yılbaşı bahanesiyle “Misyoner Teşkilatı”nın, Yehova Şahitleri”nin oyuncağı olmayalım dini ve milli değerlerimize sahip çıkalım. Ömrümüzden bir yıl daha gittiği için kendimizi muhasebe-i nefs’e çekelim.

GELDİ GEÇTİ ÖMRÜM BENİM

Geldi geçti ömrüm benim 
Şol yel esip geçmiş gibi 
Hele bana şöyle geldi 
Şol göz yumup açmış gibi

İş bu söze hak tanıktır 
Bu can gövdeye konuktur 
Bir gün ola çıka gide 
Kafesten kuş uçmuş gibi

Miskin Âdem oğlanını 
Benzetmişler ekinciye 
Kimi biter kimi yeter 
Yere tohum saçmış gibi  

Bu dünyada bir nesneye 
Yanar içim göynür özüm 
Yiğit iken ölenlere 
Gök ekini biçmiş gibi

Bir hastaya vardın ise 
Bir içim su verdin ise 
Yarın anda karşı gele 
Hak şarabın içmiş gibi

Bir miskini gördün ise 
Bir eskice verdin ise 
Yarın anda sana gele 
Hak libasın biçmiş gibi  

Yunus Emre bu dünyada 
İki kişi kalır derler 
Meğer Hızır İlyas ola 
Abı hayat içmiş gibi

Yunus Emre

Yazarın Diğer Yazıları