Ramazan Sayar

Manda Yuva Yapmış Söğüt Dalına

Ramazan Sayar

Bu türkünün sözleri...

Hikayesini araştırmadan  önce bana çok anlamsız gelirdi. Eminim bir çok kişi de benim gibi aynı duygu ve düşüncede olabilir.

Çünkü türküler eleştirilmek istendiğinde, sözleri anlamsız bulunduğunda genellikle örnek gösterilen "Manda Yuva Yapmış Söğüt Dalına" adlı türküyü dile getirirler. Halbu ki bu türkü baştan sona doğruları anlatan, ilk bakışta anlamsız gibi görünse de ozanın ince zekasıyla hiciv sanatının çok güzel örneğinin sunulduğu bir eser olduğu görülmektedir.
Türküde anlatılmak istenenin ne olduğunun anlaşılabilmesi  için hem türkünün çıkış sebebini, hem de yöresel özellklerin bilinmesi gerekmektedir.

Şimdi türkünün hikayesini dinleyelim:

Zamanın birinde  Kastamonu’nun Tosya ilçesinde çeşitli bahanelerle halktan vergi toplayan, zalim bir Bey vardır. Halk ozanları da köy düğünlerinde ve diğer sazlı sohbetlerde Bey'in bu adil olmayan uygulamalarını,  türküleri ile eleştirirler. Bu eleştiriler Bey'in kulağına gider. Bey çok kızar. 

Bir gün bey misafirlerini ağırlamak için bir ziyafet düzenler. Ozanlar da eğlence için çağırılır. Bey şu talimatı verir: “bu çalgıcılara, herkese verilen yemekten, etten verilmeyecek. Cezalandırılacaklar. Dillerini tutmasını bilecekler. Onlara sadece et suyu ve ekmek verilsin.  Konuşmalarında da  idare eleştirilmeyecek, eğlence böyle olacak. Onun dışında ne yaparlarsa yapsınlar “.

Öyle de yapılır. Çalgıcılara et suyu ve ekmek verilir. Kastamonu’da tirit yemeği et suyuna ekmek doğranarak yapılan bir yemektir. Çalgıcılar bu et suyuna ekmeği doğrarlar ve yerler.

Eğlenceye sıra gelince Ozan bu türküyü yakar. Kendisine yapılan bu haksızlığı bey ile dalga geçerek dile getirir. 
Türkü bir hiciv sanatı örneğidir. Güldürürken, eğlendirirken, düşündüren, yeren, dalga geçen, gönderme yapan ve ders veren özelliktedir.

Şimdi gelelim türkünün sözleri ile neyi anlattığına:

“Sabahleyin erken çifte giderken, aman aman öküzüm torbadan düşmüş, gördün mü?”

Öküz Kastamonu’da köylünün en çok işine yarayan hayvanıdır. Öküz gücü, köylünün asıl dostu ve güçlerinden birisidir. Onunla kütükleri dağdan aşırır, onunla çift sürer ve onunla harman alır. Kastamonu dağlık engebelik bir yerdir. Bir yere çift sürmeye gidildiğinde günün yarısı nerede ise yolda geçer. Bu nedenle sabahleyin erken kalkılır ve hemen yola çıkılır. Asıl gücü olan öküzün yemlenmesi için zaman yoktur. Bu nedenle varılmak istenilen yere gidilirken yolda öküzler boyunlarına asılı torbalardaki yemler ile karınlarını doyururlar. Çift sürülecek yere varıldığında hem öküzler bu sayede karınlarını doyurmuşlar hem de zamandan kazanılmış olur. Ancak yolda giderken öküzün boynundaki torba düşer ise ve bunun farkına varılmaz ise hayvan çift sürülecek yere geldiğinde aç kalmış olur. Dolayısı ile de aç öküz tarlada verimli olamaz. Şimdi yukarıda anlatılan bu köylü gerçeği ile yemeği kesilmiş olan Ozan arasında bir benzetmedir. Yani Ozan kendisini köylünün esas dostu ve gücü olarak görüp yemeğinin kesildiğini yani “öküzün torbadan düştüğünü” söylüyor. Sonra da soruyor köylüye; “bu akıl almaz olayı gördün mü?” diye. Sonra devam ediyor:

“Amanını amanını amanını yandım.

Tridine tridine tridine bandım.

Bedava mı sandın? 

Para virip aldım.”

“Amanın ben yandım."

 Çünkü yemeğim kesildi. Kuru ekmeği suya banıp tirit yiyorum. 

Aç bırakılıyorum. Bu bedavadan, hiç yoktan, durup duruken başıma gelen değildi. 

Ben bunun bedelini beyi eleştirerek; bir bedel karşılığı ve anlaşılır olan kısmıyla, para verip ödedim” diyor. 

Sonra devam ediyor:

“Manda yuva yapmış söğüt dalına.

 Aman aman yavrusunu sinek kapmış gördün mü?”

Manda yine yörenin önemli geçim kaynaklarından biridir. Sütünden, yağından ve gücünden faydalanılır. Ancak mandanın derisi tüysüz olup dış zararlılara karşı da korumasızdır. Salkımsöğüt dalları yerlere doğru yayılır. Böyle yayılmış salkımsöğüt dalları mandalar için gölgelik teşkil eder. Mandalar da güneşe karşı dayanıksız olan derilerini korumak için gölgelik yer olarak söğüt dalları arasına yatarlar. İşte böyle bir yere yatmış mandanın yavrusu da yanında imiş ve söğüt dalları onları yerde sardığı için "yuva yapmış" gibi olmuşlar.

Mandanın yavrusu daha ince ve korumasız olduğundan sinek kolayca yavruyu ısırmış. Kastamonu ağzında "kapmak" ısırmak demektir. Bu şekilde mandanın yavrusunun canı yanmış oluyor. Burada anlatılmak istenen de şudur" : Köylü mandanın yağı ve sütü ile gücünden faydalanır. Köylü kendisini korumak ile görevli beyin gölgesinde bir yuva kurmuş. Onun canı Ozandır. Ozan halkın yavrusudur. Ancak korumasızdır. O Ozan'ın canı yandı. Bir sinek onu ısırdı. Ey köylü sen bunu bilmiyor musun? Bu akıl almaz olayı gördün mü? diyor.

Yazarın Diğer Yazıları