Ramazan Sayar

İki Keklik

Ramazan Sayar

Türkü; halk edebiyatında da var olan özlü deyişlerin saz eşliğinde ifade edilmesi şeklinde açıklanır. Özellikle Anadolu topraklarında geçtiği rivayet edilen olayların ardından söylenen ve yazılan sözlerin türkülere dönüştüğü bilinir.

Şiir tarzında yazılan türkülerin olmuş ya da olduğu iddia eden olayların dilden dile aktarılması sayesinde günümüze kadar geldiği iddia edilir. Genelde Anadolu hikâyelerinin yer aldığı türkülerin her birinde derin anlamların yattığı belirtilir. Önemli türkülerimizden olan iki keklik türküsünün de altında acıklı bir hikâyenin yattığı rivayet edilir.

Balıkesir Yöresine ait 
İki keklik türküsü oldukça acıklı ve yürekleri parçalayan bir şiirden yola çıkılarak hazırlanmıştır. Söylentiye göre Balıkesir ilinde yaşayan Şöhret isminde bir kadın vardır. Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı Güre köyünde yaşayan kadın o zamanın varlıklı ailelerinden olan Mehmet Şevki Bey’in eşi. Mehmet Şevki Bey o yörenin sayılı zenginleri arasındadır. Kahveci diye anılan adamın karısı bir gün zeytin toplamaya gider.

Zeytin Balıkesir ili için oldukça önemlidir. Şöhret hanım zeytin toplamaya camdan parıl parıl parlayan rugan ayakkabılarla gider. Zengin olduğunu köye ilan etmeyi seven Şöhret Hanım yine bir gün zeytin toplamaya diye çıkar. Zeytin toplamaya çıktığı vakitte kekliklerle dertleşirken askerde olan oğlunun ölüm haberini alır. Biricik oğlunun öldüğünü öğrenen Şöhret Hanım kekliklerin yanında bu türküyü oğlunun arkasından ağıt olarak yakar.

Askerdeki oğul ölür. Anne ağıt yakar.

Varlıklı bir Bey’in karısı olan Şöhret hanımın biricik oğlu Sarıkamış ilçesinde askerlik görevini  yaparken karlı dağları aşması gerekiyor. Karlı dağlarda arkadaşlarına yol açmaya çalışan Şöhret Hanım’ın oğlu kar kuyusunun içerisine düşer. Karlı kuyuda son nefesini veren Şöhret Hanım’ın oğlu böylece şehit olur. Biricik oğlunun ölüm haberini kekliklerin yanında alan Şöhret Hanım içindeki yangını kekliklere anlatır. Böylece iki keklik türküsü bir annenin ölen oğlunun ardından yaktığı ağıt olarak günümüze kadar gelir. 

Kekliklerle dertleşen ve içindeki evlat acısını ağıt olarak dillendiren Şöhret Hanım’ın iki keklik türküsünün acıklı hikâyesi bu şekilde rivayet edilir. Türkülerin şiirlerden hazırlandığı ve yazılanının genelde bilinmediği belirtilir. İki keklik türküsünde evladı şehit olan bir annenin en derin duygularıyla yaktığı ağıtın sözleri insanların içini parçalar. İçten sözleri ve tınısıyla günümüzde de oldukça dinlenen iki keklik türküsünün dramatik hikâyesi ise sözlerin açıklaması gibidir. 
Köyün varlıklı ailelerinden olan Şöhret Hanım ve eşi Mehmet Şevki Bey’in evlat acısını; Şöhret Hanım o kadar içten bir şekilde dile getirir. Anadolu halkının bağrından kopup gelen bir türkü olduğunun en iyi kanıtı da aslında bu duygu yoğunluğudur. İki keklik türküsünün rivayet edilen acıklı hikâyesi bir annenin en zor durumdaki yakarışıdır. Yanında olan kekliklere derdini anlatan anne şehit olan oğlunun arkasından gözyaşı döker...

Şimdi iki keklik türküsünün sözlerini dinleyelim...

İKİ KEKLİK

İki keklik bir kayada ötüyor.
Ötme de keklik derdim bana yetiyor.
Annesine kara haber gidiyor.

Yazması oyalı, kundurası boyalı.
Yar benim aman aman, yar benim.
Sar beni aman aman, sar beni.

İki keklik bir dereden su içer.
Derli de keklik, dertsizlere dert açar.
Buna kara sevda derler tez geçer.

Yazması oyalı, kundurası boyalı.
Yar benim aman aman, yar benim.
Uzun da geceler, sar boynuma.
Sar beni aman aman, sar beni.

İki keklik bir kayada yaslanır.
Teke de bıçak, gümüş kında paslanır.
Bir gün olur deli gönül uslanır.

Yazması oyalı, kundurası boyalı.
Uzun da geceler, sar boynuna.
Sar beni aman aman, sar beni.

Yazarın Diğer Yazıları