Hazreti Yusuf İle Züleyha
Ramazan Sayar
Kuyuda nihan olan, kul deyuben satılan
Mısır’a sultan olan, Yusuf peygamber yatur.
Yusuf’u yavu kılan, kurt ile davi kılan
Ağlayıp gözsüz kalan, Yakup peygamber yatur.
Hazreti Yusuf (as), İsrailoğulları’na peygamber olarak gönderilmiştir. Hazreti Yakup’un on iki oğlundan biridir. Hazreti Yusuf (as) ve Bünyamin’in anneleri aynıdır. Hazreti Yakup (as) çocuklarının içinde en çok Hazreti Yusuf’u (as) severdi.
Sabretmede Eyyüb ol.
Gam çekmede Yakup ol.
Yusuf gibi mahbup ol.
Sübhane erem dersen.
Hazreti Yusuf (as), rüyasında “on bir yıldız, güneş ve ayın kendisine secde ettiklerini” görür. Durumu babasına anlatır. Babası: “Yavrum bu rüyanı kardeşlerine anlatma. Zira sana tuzak kurarlar. Sen rüya yorumlayacak ve peygamber olacaksın.” Dedi. Babası tarafından Hazreti Yusuf’un (as) çok sevilmesi, kardeşlerinin kıskançlığına sebep oldu. Hazreti Yusuf’u (as) öldürmeli mi yoksa uzaklaştırmalı mı? diye düşündüler. Kardeşlerinden biri; “O’nu kuyuya atalım. Yolculardan birisi bulsun, alsın götürsün.” Dedi. Hazreti Yusuf’un kardeşleri hep beraber babalarının yanına vardılar. Hazreti Yusuf’u kucağına almış onunla oynaşır buldular. İçlerinden birisi söz aldı: “Ey sevgili babamız, Yusuf’u (as) bizimle beraber oyun oynamaya bırakmaz mısın?” Dedi. “Olur, ama ondan ayrılmaya hiç dayanamam. Korkarım ki siz oyun oynamaya dalarsınız, O’nu yalnız bırakırsınız. Sonra bir kurt O’nu gelir parçalar.” Dedi. “Sen hiç korkma, Yusuf’u bizimle bırak oynasın, eğlensin. Neden bu kadar endişe ediyorsun?” Dediler. Babaları ricalarını kabul etti. Hazreti Yusuf’u alıp kıra gezmeye, oynamaya, eğlenmeye gittiler. Babalarının yanından uzaklaşıp çöle açılınca Hazreti Yusuf’a söve, saya, başına vura vura bir kuyunun yanına vardılar. Gömleğini soydular, belinden bağlayıp kuyunun içine bıraktılar. Sonra da aralarında bir karar aldılar. Babalarına bahane bulabilmek için gömleği kana bulayıp “Hazreti Yusuf’u kurt kaptı, parçaladı.” Diyeceklerdi. Hemen bir oğlak kestiler. Gömleği kana batırdılar. Akşam eve geldiler. Babaları hemen Hazreti Yusuf ‘u sordu. Hep beraber ağlaşarak: “Biz oyun oynuyorken kurt kapmış. İşte kanlı gömleği.” Dediler. Hazreti Yakup (as) gömleği eline aldı. Baktı baktı. Gömlekte diş izi yoktu. “ Yalancılar! Siz kardeşinize bir kötülük ettiniz.” Dedi. Sabırdan ve ağlamaktan başka yapabileceği bir şey yoktu. Bu kıssa dörtlüklerde şöyle anlatılıyor.
Ben bir Yakup idim kendi halimde
Mevla’nın ismi var idi dilimde
Aldırdım Yusuf’u Kenan ilinde
Ağlar Yakup ağlar Yusuf’um deyü
Yusuf’um hocadan okumaz oldu
Anın bülbül dili şakımaz oldu
Alnında nuru balkımaz oldu
Ağlar Yakup ağlar Yusuf’um deyü
Akardı Yakup’un gözünün yaşı
Ah çektikçe eritir dağ ile taşı
Yusuf’u kuyuya attı kardeşi
Ağlar Yakup ağlar Yusuf’um deyü
Yusuf’un gömleğin al kan ettiler
Kurtlar yedi diye bühtan ettiler
Yusuf’u götürüp bilmem nettiler
Ağlar Yakup ağlar Yusuf’um deyü
Kenan’ın kurtları toplanıp geldi
Biz yemedik diye içtiler andı
Yakup’un feryadı arşa dayandı
Ağlar Yakup ağlar Yusuf’um deyü
Hazreti Yusuf (as), kendisini kuyunun içinde bulunca korktu, üzüldü. Şimdi ne yapacaktı? Ama bu korkusu, üzüntüsü fazla sürmedi. Rabbi Cebrail (as)’ı hemen yanına gönderdi. Cebrail (as) onu teselli etti. “Korkma, sen bu felaketten kurtulacaksın, itibarlı ve muhterem bir insan olacaksın.” Dedi.
Attılar kuyuya şehit kastına
Cebrail yetişti Mevla dostuna
İhlâs ile çıktı suyun üstüne
Ağlar Yakup ağlar Yusuf’um deyü.
Şam’dan Mısır’a giden ticaret kervanı kuyuya kovayı indirince, kovanın içinde bir çocuk çıktı. Sevindiler. Götürüp Mısır pazarında sattılar. Çocuğu Vezir’in eşi Züleyha Hanım aldı. Çocukları da olmadığından pek sevindiler. Hazreti Yusuf (as) büyüdü ve çok güzel bir delikanlı oldu. Vezirin hanımı Züleyha, Yusuf’un cazibesine dayanamadı. Hazreti Yusuf’a âşık oldu. Bir gün en güzel elbiselerini giydi, ziynetlerini taktı, süslendi Hazreti Yusuf’un (as) odasına girdi. “Sana kendimi arz ediyorum, bana malik olabilirsin.” Dedi. Hazreti Yusuf da (as) Züleyha’nın güzelliğine hayran olmuştu. Bir an kuyudan kendini kurtaran Rabbi aklına geldi. “Allah korusun, eşiniz benim efendimdir. Beni büyüttü. O’na asla ihanet edemem.” Dedi. Kapıyı açıp kaçmak üzere iken, Züleyha entarisini tuttu. Entari yırtıldı. O anda kapıda vezirle karşılaştılar. Vezire; “Bak Yusuf, senin eşine kötülük etmek istedi. Hemen zindana at.” Dedi. Olayı görenler: “Gömlek arkadan yırtıldığı için kabahat eşinizdedir.” Dediler. Dedikodular üzerine, Vezirin hanımı Züleyha, bütün saray kadınlarını topladı. Önlerine meyveler ve bıçaklar koydu. Hazreti Yusuf’u (as) güzelce giyindirdi. Meyveleri soyarlarken perdeyi açtı. Hazreti Yusuf’u gördükleri anda kendilerinden geçtiler. Ellerini kesmeye başladılar. Masalar kan içinde kaldı.
“Olamaz, bu melekten başka bir şey değildir.” Dediler. Vezirin hanımı Züleyha: “Çektiğimi gördünüz. Kendimi O’na teslim etmek istedim. Yanaşmadı. Yoksa zindana attıracağım. Dayanamıyorum.” Dedi. Misafirler, neden yanaşmadığını sordular.
“Allah’tan korkarım. Zindana atılmayı tercih ederim.” Dedi. Diye cevap verdi. Gerçekten Hazreti Yusuf (as) zindana atıldı. Yedi yıl kaldı. Zindanda iken padişahın rüyasını yorumladı: “Yedi semiz ineğin, yedi zayıf ineği yemesi ve yedi yıl yeşil başak ve yedi kuru başak; yedi yıl bolluk ve yedi yıl darlık demektir. Bolluk zamanı tedarikte bulunup, darlık zamanında sıkıntı çekmemek gerekir.” Dedi. Bu tabir üzerine Hükümdar, Hazreti Yusuf’u (as) yanına Maliye sorumlusu olarak aldı. Hazreti Yusuf (as) artık Mısır’a Sultan oldu.
Bezirgân geçip giderken yolundan
Yusuf’u bulup çıkardı kuyudan
Yusuf sonra oldu Mısır’a Sultan.
Ağlar Yakup ağlar Yusuf’um deyü
Kıtlık yıllarından Kenan İli de nasibini aldı. Hazreti Yakup (as), oğullarını Mısır’a buğday istemeye gönderdi. Hazreti Yusuf (as), gelenleri tanıdı. Konuşturdu. Babası ve annesinin de gelmelerini sağlamak amacıyla Bünyamin’in çuvalına tas koydurttu. Yükleri kontrol edilince tasın Bünyamin’in çuvalından çıkması, hırsızlık suçundan Mısır da alıkonulmasını gerektirdi. Diğer kardeşlere bol bol buğday verilerek gönderildi. Hazreti Yusuf (as), gömleğini de babasına gönderdi. “Bunu verin, gözleri açılır.” Dedi. Kervan memleketine dönerken Hazreti Yakup (as), “Ben Yusuf’umun (as) kokusunu duyuyorum. Ne olur bana bunak demeyin.” Dedi. Müjdeci gelince gömleği Yakup’un (as) gözüne sürdü, Hazreti Yusuf (as) için ağlaya ağlaya kör olan gözler hemen açıldı. Hep beraber Mısır’a vardılar. Hazreti Yusuf (as), anasını babasını bağrına bastı. “Allah’ın dileğince güven içindesiniz. Mısır’da yerleşin.” Dedi.