Hakkı Olan Alsın
Ramazan Sayar
Her diri ölür, her yeni eskir
Her yaşlı göçer, ben de öleceğim.
Fakat senin gibi temiz bir evlat
Bırakacağım için adım asla ölmeyecek.
Âmine Hatun gözlerini fani hayata kapamadan birkaç saniye önce biricik oğlunun yüzüne baka baka dudaklarından son olarak bu sözler dökülmüştü. Her doğan yaşar, her yaşayan fani dünyada bir müddet kalır ve tekrar ebediyete döner. Hz. Âmine, terennüm ettiği gibi temiz bir evlat bıraktı. Dürüstlüğü, adaleti, güvenirliliği, şefkati, sevgisi, dillerde ve gönüllerde taht kurdu. Biricik oğlu büyüyüp evlendi. Evlatları oldu. Peygamberlikle müjdelendi. Tebliğ görevini yerine getirdi. Eza çekti, cefa çekti, yılmadı. Yurdundan çıkarıldı. Ana, baba, eş, evlat, amca acılarını yaşadı. Tek başına çıktığı yolda, yüz binlere ulaştı. Başarı ve zaferin verdiği vakar ve heyecanla veda hutbesini irad buyurdu.
“Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve din olarak İslam’a razı oldum.” (Maide–3) ayeti nazil oldu. Artık bu vahiy anlamlıydı. Demek ki din tamamlanmış, görevin sonuna gelinmişti. “Sen olmasaydın ben bu âlemleri yaratmazdım.” sözünün muhatabının “Yüce Dost”a kavuşma zamanı yaklaşmıştı. Önümüzde seksen gün gibi sayılı günlerin kaldığı anlaşılacaktı.
Çünkü “Habibim Ahmet, biz senden önce hiçbir beşeri ebedi kılmadık. Sen öleceksin de onlar kalacaklar mı? Her nefis ölümü tadacaktır. Biz şerlerle, hayırlarla denemekteyiz. Hepiniz bize döneceksiniz.” ( Enbiya–33–34) ayetleri, peygamberimizin “Ben de bir beşerim” hadisi, Allah’ın Resulü’nün de ölümü tadacağı anlamını vermektedir.
Ölüm demez bu genç koca
Gelir bir gün ya bir gece
Cenaze namazın hoca
Kılmamaya çaremi var?
Peygamberimiz Cebrail’e: “Ölümümün yaklaştığını hissediyorum.” Buyurdu. Bunun üzerine Cebrail (as): “Ahiret senin için dünyadan daha hayırlıdır. Rabbin sana razı oldum deyinceye kadar her istediğini verecek.” Dedi.
Allah’ın Resulü o gün Medine’de bulunan bütün Ashabı-ı Kiram’a öğle namazında mescitte toplanmaları için haber gönderdi. Namazdan sonra öyle bir hutbe okudu ki, dinleyen bütün kalpler ürpermiş, gözlerden yaşlar boşanmıştı. Hutbenin sonunda: “Ey müminler, Allah aşkına kimin bende hakkı varsa kıyametten önce burada kalksın alsın.” Bu sözleri üç defa tekrarladı. Ukaşe Hazretleri, Tebük seferinden dönerken kendisine bir kırbaç ile vurulduğunu söyledi. Peygamberimiz: “Ya Ukaşe, Allah-u Teala sana Resulü’nün kasten vurmasından muhafaza buyursun.” “Ya Bilal, kızım Fatıma’nın evine git. O kamçıyı buraya getir.” Buyurdu. Kamçı geldi. Peygamberimiz Ukaşe’ye verdi. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer: “Ya Ukaşe, kısası bize uygula. Ne olur Allah’ın Resulüne dokunma!” diye yalvardılar. Peygamberimiz: “Ey Ebubekir, sen çekil aradan. Ya Ömer, sen de çekil.” Buyurdular. Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin de aynı teklifte bulundular. Peygamberimiz: “Ya Ali sen bırak. Ciğerparelerim sizler de oturun.” Buyurdu. “Ya Ukaşe, gel vur sırtıma.” Buyurunca Ukaşe: “Ya Rasulallah, sizin vurduğunuzda benim sırtım çıplaktı.” Dedi. Peygamberimiz sırtını açınca, cemaatten bir gürültü yükseldi. Adeta heyecandan bayılacaklar, kaplarından taşacaklardı. Cemaatten bir kısmı ayağa kalktı. “Ya Ukaşe, Allah’ın Resulüne vurmaya gönlün nasıl razı olur?” Dediler. Ukaşe, peygamberimiz sırtını açınca hemen yerinden fırladı, Mühr-ü Nübüvvet’ini saygıyla öptü öptü… Sonra da: “Anam babam sana feda olsun Ya Rasulallah. Senin mübarek sırtına vurmaya kimin gücü yeter? Kim buna cesaret edebilir? Buna hangi yürek dayanır? Maksadım mübarek mührünü öpmekti.” Dedi. Peygamberimiz: “Hakkını helal et.” Buyurdu. Ukaşe de: “Ben bütün hakkımı helal ettim. Ya Rasulallah.” Dedi ve: “Ya Rasulallah, benim için de dua ediver.” İsteğinde bulundu. Peygamberimiz: “Kim cennette benim arkadaşımı görmek isterse bu Pir-i Fani’ye baksın.” Buyurdular. Bütün cemaat de; “Ne mutlu sana ya Ukaşe, Allah’ın Resulünün rızasını kazandın.” Dediler ve Ukaşe’yi iki kaşının arasından öptüler.
Canım kurban olsun senin yoluna
Adı güzel kendi güzel Muhammed
Şefaat eylesin kemter kuluna
Adı güzel kendi güzel Muhammed
Mümin olanların çoktur cefası
Ahirette olur zevk-i sefası
On sekiz bin âlemin Mustafa’sı
Adı güzel kendi güzel Muhammed.