
Gel Gör Beni Aşk Neyledi
Ramazan Sayar
Kıtlık yılları. Anadolunun bozkırı küsmüş, susuzluktan yarılmış, bir mahsül vermiyor.
Fukara Yunus, köyünü düşünüyor. Ne yapsa ne etse de dullara, yetimlere bir avuç buğday biraz bulgur bulsa.
O vakitler Hacı Bektaş Veli anadoluya yerleşmiş idi. Cömertliğini işitenler, dört bir taraftan ziyaretine gidiyorlardı.
Kırşehir de büyük bir zatın olduğunu cömert, asil, kurta kuşa iyilik ettiğini Yunus da duymuştu.
Bu umutla yola çıkan Yunus kağnısına bindi. Heybesine çam sakızı çoban armağanı, biraz alıç doldurdu ve Hacı Bektaş katına doğru yola çıktı.
Dergaha geldiği zaman bu Allah misafirini dervişler, güler yüzle karşılayıp önüne sıcak çorbasını sundular.
Halini, arzusunu dinlediler. Alıcından yediler. Bu Yunus ne hoş ne saf bir adamdı.
Dileği Hacı Bektaş Veli'ye bildirilince O'ndan şu cevap geldi.
"Buğday mı ister, erenler himmeti mi?"
Yunus Emre "Erenler Himmeti" nin ne olduğunu ne bilsin. O buğday istiyordu. Köyde çoluk çocuk açtı, isterse her çekirdeğe on nefes, on himmet...Yok bunları istemezse buğday verelim...Ne der?
Yunus Emre gene safça boyun büktü: "yok, buğday istiyorum ben." dedi.
"Peki" dedi dervişler; kağnıya buğday, bulgur ne varsa yüklendi.
Az gitti, uz gitti, yol boyu bu "Erenler Himmeti'ni" düşündü... Bu işte bir iş vardı. İçinden bir ses buğday istemekle yanlış ettiğini söylüyordu. Ama yanlışı ne idi bir türlü çözemiyordu.
Sonra kendinden geçti. İçine ığıl ığıl bir şeyler inmeye, bağrının tam ortasında bir yangın tütmeye başladı. Artık köyüne gidemeyecekti.
Yolunu tekrar Kırşehir'e çevirdi. Hacı Bektaş katına çıkmak ve gönlünü yakıp kavuran "Erenler Himmeti'ni" almak istiyordu.
Yunus bu defa Hacı Bektaş Veli'nin huzuruna çıktı. Yüzünü gördü. Kendinden geçti.
"Al buğdayını, ver himmetini." diye yalvardı. Lakin olan olmuştu.
Hacı Bektaş, "senin kilidin şimdi Tabduk Emre'ye verilmiştir. onu bul, ona başvur." dedi.
Yunus Tabduk Dergahın da oduncu görevi ile başladı. Şeyhinin kırk gün kazanlarda kaynatıp..."aman ! hala dünya kokuyorsun." dediği zamanlar da artık geride kalmıştı.
Tabduk Emre Yunus'a dedi ki : " Bir postta iki aslan olmaz. İşte asamı atıyorum. Var git onu aramaya bak. Nasibimizde varsa yine görüşürüz."
Aşık Yunus bir şeycikler diyemedi. Kendi kendini aramaya gönderildiğini biliyordu. Heybesini sırtına vurdu. Düştü yollara.. dili çözüldü.
Başladı gönlünden nameler dökülmeye...
Gel gör beni aşk neyledi
Ben yürürüm yana yana.
Aşk boyadı beni kana.
Ne akilem ne divane.
Gel gör beni aşk neyledi.
Gah eserim yeller gibi.
Gah tozarım yollar gibi.
Gah akarım seller gibi.
Gel gör beni aşk neyledi.
Akar suların çağlarım.
Dertli ciğerim dağlarım.
Şeyhim anuben ağlarım.
Gel gör beni aşk neyledi.
Ya elim al kaldır beni.
Ya vaslına erdir beni.
Çok ağlattın güldür beni.
Gel gör beni aşk neyledi.
Ben Yürürüm İlden İle.
Şeyh anarım dilden dile.
Gurbette halim kim bile.
Gel gör beni aşk neyledi.
Mecnun oluban yürürüm.
Ol yari düşte görürüm.
Uyanıp melül olurum.
Gel gör beni aşk neyledi.
Miskin Yunus biçareyim.
Baştan ayağa yareyim.
Dost elinde avareyim.
Gel gör beni aşk neyledi.