Ramazan Sayar

Evlilik (4) 

Ramazan Sayar

Erkeğin kadının üzerinde hakları olduğu gibi kadının da erkeğin üzerinde hakları vardır. Erkek kadınının nasıl olmasını isterse kadın de erkeğinin aynı olmasını ister. Haklar tek taraflı değildir. Kıssadan hisselerimiz her iki taraf için de geçerlidir. Evliliğin en tatlı meyveleri çocuklarımızdır.

Rabbimiz bizleri öyle bir hikmetle yaratmıştır ki insanoğlu bir ana ve babadan meydana gelir. Büyükler ölür, küçükler büyür, ana aba olur. Bu gün üzerimizde bulunan sorumluluklarımızı yarın çocuklarımıza devrederiz. Dinimizi, vatanımızı, mukaddes emanetlerimizi, kısacası her şeyimizi onlara teslim ederiz. Toplumun düzeni çocukların terbiyesine bağlıdır. 

“Ey insanlar, kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun.” (Tahrim 6) ayeti, “Çocuklarınıza değer veriniz ve onların terbiyelerini güzel yapınız.” hadisi, çocuk yetiştirmenin önemine işaret etmektedir. 

Vaktiyle mahallede genç, zengin bir adamın iki oğlu vardı. Çocuklar şımarık ve saygısızdılar. Yaşlı komşu: “Bu çocukları iyi terbiye et. Din ve ahlak eğitimini ver.” Diye ikazda bulunurdu ama çocukların babası: “Ben onlara servet bırakıyorum.” Der ve hiç oralı olmazdı. Bir gün sofrada küçük oğluna: “Haydi oğlum bir bardak su getiriver.” Deyince çocuk: “Bak bardak karşıda, su da yanında. Kendin kalk, iç.” Der. Güya aklınca üzülen büyük oğlu da: “Baba onun huyunu bilmiyor musun? Kalk kendin suyunu iç, bir bardak da bana ver.” Der. Babaları bir zamanlar yaşlı komşusunun dediğini hatırlar ancak iş işten geçmiştir çünkü ağaç yaşken eğilir.
* * * 
Bir gün bir köylü ilçe müftüsüne gelerek oğlunun övendire ile kendisini dövdüğünü söyler. Müftü: “Çocuğuna dinini, ana baba hakkını öğrettin mi?” diye sorar. Köylü: “hayır müftü bey, köy yeri, iş güç vs. imkân olmadı.” Deyince Müftü: “O halde köylü ihtiyar baba kusura bakma. Oğlun seni çift sürdüğü öküzler zannetmiştir.” Der.  
* * * 
Paris’e okumaya giden gençlerden bir mektup gelir. Sevgili anneciğim ve babacığım; belki bu mektubu aldığınız zaman üzüleceksiniz. Ben burada dinimi bilemediğim için Hıristiyan oldum. Herkes kiliseye gidiyor, dua ediyor. Benim ise dinimden hiç haberim yok. Ne dua biliyorum ne de cami tanıyorum. Bunun için ben Hıristiyan oldum. Hem de kilise benim tahsil masraflarımı da karşılıyor. 
Çocuklarımızı kazanalım, kaybetmeyelim. “cennette bir köşk vardır. Buna Farah Köşkü denir. Buraya ancak çocuklarını sevindiren kimseler girerler.” “çocuk cennet çiçeklerindendir.” Hadisleri çocuğa verilen önemi işaret eder. Çocuklara merhametli olmalı, güzel bir edep ve terbiye vermeli, helal lokma ile beslemeli, ağızlarına haram bir lokma koymamalıdır.
* * *
Şeyh Vefa hazretlerinin altı yaşındaki çocuğu mahallede su satan sucunun kırbasını her gün çuvaldızla delip kaçar. Çocuğa söz dinletemeyen saka durumu babası Şeyh Vefa hazretlerine bildirir. Baba hanımını çağırır: “hanım, bu çocuğa ne yaptın, iyi düşün.” der. Hanımı düşünür düşünür: “Bey, hamileyken komşuda bir limon görmüş canım çekmişti. Elimdeki iğne ile limonu delip bir yudum tatmıştım.” Der. Şeyh: “git hanım, o komşudan helallik dile.” deyince hanım gider helallik diler. Çocuk da artık kırbayı delmekten vazgeçer. 
* * *
Öldükten sonra kişilerin amel defterleri kapanır. Ancak hayırlı evlat yetiştirenlerin amel defterleri kapanmaz.
Son derece dinine bağlı olan bir anne çocuğunu emzireceği zaman abdest alır. Çocuk emmeye başlayınca besmele çeker, Yasin Suresi’ni okumaya başlar. Anne Yasin’i bitirdiği anda çocuk da emmeyi bitirirmiş. Çocukları büyümüş. Çevrelerinde sevgi, saygı duyulan evlatlar olunca anneleri onlara bakar, şükreder ve: “Ey oğullarım, bütün iyilikleri kendinizden bilmeyin, ben sizi yasin sütü ile büyüttüm.” Diyerek annenin çocuklar üzerindeki görevini ve tesirini öğretirmiş.  
* * *
Sabit adlı bir genç dere kenarında abdest alırken kırmızı olgun bir elma görür. Elmayı alır yemek ister. Elmanın suyunu dimağı hissettiği anda aklına elmanın sahibi gelir. Bahçede uğraşan sahibini bulur, durumunu anlatır. Bahçe sahibi: “Bana bir sene hizmet edersen helal ederim.” Der. Bir yıl hizmetten sonra bahçe sahibi bu defa da: “Gözleri kör, kulakları sağır, eli ve ayağı kötürüm bir kızım var. Eğer onunla evlenirsen ancak o zaman hakkımı helal ederim.” Deyince Sabit bunu da kabul eder ve kız ile evlenir. Gerdek gecesi karşısına eli ayağı düzgün, gören ve duyan bir kız çıkınca hemen kızın babasına koşar ve bir yanlışlık olup olmadığını sorar. Kızın babası: “Hayır, yanlışlık yok. Kızımın harama karşı gözleri görmez, kulakları duymaz, elleri ve ayakları uzanmaz demek istedim.” diye cevap verir. Bu evlilikten Numan ibn-i Sabit yani İmamı Azam Ebu Hanife dünyaya gelir.                     
* * *
Çocukları küçük yaşlardan itibaren terbiye etmeli, iyi ve kötü alışkanlıkları öğretmelidir.
Üç beş yaşlarına gelen bir çocuk komşusunun yumurtalarını çalıp annesine getirir. Helal haram bilmeyen annesi: “Benim akıllı oğlum, aferin” Diyerek çocuğun başını okşar. Bir yumurta, iki yumurta, tavuk, koyun derken çocuk büyür ve eşkıya olur, cinayet işler. İdam kararı verilir. İdam sehpasında son isteği sorulur. “Sevgili annemin o mübarek dilini öpmek istiyorum.” Der. Durum anneye bildirilir. Anne heyecanla gelir: “Sevgili oğlum, son bir defa dilimi öp bakalım.” Diyerek dilini uzatır. Eşkıya evlat, annesinin dilini iki dişleri arasına alır ve koparır. Orada toplananlar: “Ne olacak işte, eşkıya evlattan da bu beklenir.” Diye mırıldanırken mahkûm duyar ve: “Çocukluğumda komşumdan çaldığım yumurtalardan dolayı annem beni okşamasaydı da terbiye verseydi bugün bu hale düşmezdim.” Der. Unutmayalım kötü çocuk yoktur. Kötü ana ve baba vardır.
“Dikkat ediniz, hepiniz çobansınız, hepiniz sürünüzden mesulsünüz.” hadisi her türlü sorumluluğumuzu hatırlatır.
* * *
Zara’da bulunan Osmanlı konaklarının birinin üzerine yuva yapan leyleklerin yumurtalarının yanına gençlerden birisi bir de ördek yumurtası koyar. Leylek yavrularıyla beraber ördek yavrusu da doğunca ana ve baba leylek diğer leyleklerle birlikte kendilerine benzemeyen bu yavruyu aşağı atarlar. Ertesi gün diğer leylekler gelip ana leyleği gagalarıyla vura vura öldürürler. Kuş yuvası da olsa bir yuva böylece yıkılmış olur.

Yazarın Diğer Yazıları