Evlilik (1)
Ramazan Sayar
İlk evlilik Hz. Âdem ile Hz. Havva arasında olmuştur. Hz. Âdem (as) cennet-i ala’da yaratıldıktan sonra cennetin güzelliklerini gezmeye görmeye başladı. Her şey güzeldi ancak bütün varlıklar çift çiftti. Hemcinsleri vardı hem de eşleri… Aralarında muhabbet ediyor, eğleniyor ve oynuyorlardı. Onları seyretmekten ne kadar haz alsa da içinde bir burukluk, gönlünde bir istek vardı. Kendisinin konuşacağı, dertleşeceği kimse yoktu. “Ya rabbi, hemcinsinden arkadaşsızlık çok acı. Bel büküyor.” Diye duada bulundu. Yaratan da bu hali çok iyi bildiği için duasını kabul etti. Allah-u Teala, bu duygu ve düşünceler içerisinde uyuyakalan Hz. Âdem’in sol kaburga veya alt iki eğe kemiğinden beyaz tenli, siyah uzun saçlı, gözleri bakana hayranlık uyandıracak güzellikte, yıldızlara eş bir kadın yarattı. Hz. Âdem (as) uyanınca yanında bir kadın gördü. Göz göze geldi. Yanındaki kadının yüzü kızardı, utandı. Birbirlerine bakıştılar, kanları kaynadı. Hz. Âdem (as) Allah’a şükretti. “Canım, eşim, kadınım.” dedi. Bunların hepsini toplayan “Havva” diye seslendi. Kalktılar, el ele tutuştular, cennet-i ala’da gezmeye başladılar. Hz. Âdem (as) cennetle ilgili bildiklerini anlatıyor, Hz. Havva gülüyor, eğleniyordu. Allah-u Teala’nın “cennette yiyin için sakın şu ağaca yaklaşmayın” emrine aykırı hareketten dolayı yeryüzüne gönderildiler. Evlilikleri yeryüzünde de devam etti. Aynı şekilde Hz. Âdem ve Hz. Havva soyundan gelen insanlar tarafından da evlilik müessesesi devam edip geldi. Kadınlar erkeklerin, erkekler de kadınların örtüleridir. Birbirini tamamlayan parçalardır.
Evlenmek kötülüklerden uzaklaştırır, kalbi rahatlatır, temiz bir nesil bırakır. Evlenmeyi, güzellik, soy, varlık ve ahlak gibi faktörler etkiler. Öncelikle ahlaklı, dinine bağlı olanı tercih etmek peygamberimizin emridir. Güzellik ve varlık geçicidir.
Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter
Zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter
Şunu da unutmamak gerekir; hem güzel, hem asil, hem varlıklı, hem de ahlaklı ise buna da söylenecek bir söz bulunmaz. Evlenmede asıl olan nikâhtır. Peygamberimiz: “Nikâh, (evlenme) benim sünnetimdir. Nikâhı ilan edin. Onu mescitlerde kıyın. On dirhemden az olmamak üzere mehiri tespit edin.” Buyuruyor. Allah’ın resulü kızı Fatıma’nın nikâhının kıyıldığını haber verirken gözlerinden yaşlar akıyordu. Hz. Fatıma: “Niçin ağlıyorsun babacığım?” deyince Rasülullah: “Kızım senin için ağlıyorum. Annen Hatice sağ olsaydı da çeyizlerini kendi eliyle hazırlasaydı. Kader bu.” Buyurdu. Nikâhın kıyıldığını duyunca Hz. Fatıma’yı üzgün gören Allah’ın Resulü sorar: “Kızım niçin üzgünsün?” “babacığım mehrimin diğer kızlar gibi olmasını istemem. Yoksa senin ne farkın kalır? Ben mahşerde senin şefaatinin benim mehrim olmasını isterim.” Cenab-ı Hak tarafından Hz. Peygambere kızı Fatıma’nın duasının kabul olunduğu bildirildi. Peygamberimiz: “Aferin çocuğum, peygamber kızı olduğunu belli ettin.” Buyurdu.
Allah’ın resulü: “Nikâhı (evlenmeyi) camilerde kıyarak ilan edin. Bu ilan vesilesiyle def çalın.” Buyurur. Bir Kurban Bayramı günü Hz. Aişe ve kız arkadaşları def çalarken Hz. Ebubekir görür ve azarlar. Bir köşede abasına bürünmüş olarak duran Rasülullah: “Ya Ebubekir bırak, herkesin bir bayramı vardır. Bu da bizim bayramımızdır.” Buyurur.
Zifaf gecesi gelin ve damat yatsı namazlarını kıldıktan sonra iki rekât şükür namazı kılmaları, yaratandan hayırlı istekte bulunmaları, özellikle gelin evin yabancısı olduğundan damadın anlayışlı, kibar, sıcakkanlı ve koruyucu olması, gelecekteki aile hayatları için son derece önemlidir.