
Dostum Dostum
Ramazan Sayar
1510 Yılında Sivasın Yıldızeli ilçesinin Ciccir bucağına bağlı Banaz köyünde dünyaya gelen Pir Sultan Abdal, yirmi yaşına geldiği zaman Seyit Ali Sultan dede dergahına bağlanır ve ikrarını verir.
Tam beş yıl gece gündüz demeyip o dostluk ve muhabbet kapısına eli erdiği gücü yettiğince katkıda bulunur.
Odun taşır, su getirir, hasat kaldırır, misafirleri ağırlar, aç doyurur, harama el sürmez. dergaha bir tek haram lokma girmez.
Eline, beline, diline sahip olmak diğer canlar gibi hiç aklından çıkarmadığı bir temel ilke olur. Dergaha dolayısı ile halka hizmeti Hakk'a hizmet sayar.
Makamları adım adım alır ve "pir" makamına erişir. Pir Sultan Abdal "Pir" lik nişanını aldıktan sonra canları tek tek dolaşır ve dertlerini dinler.
O günlerde anadolu'da kötülük kol geziyor. Zalim esen rüzgar ölüm türküleri söylüyordu.
Şimdi söyenen bu türküler ne imiş birlikte dinleyelim...
Dostum Dostum
Bin cefalar etsen almam üstüme.
Gayet şirin geldi dillerin dostum.
Varıp yad ellere meyil verirsen.
Kış ola bağlana yolların dostum.
İlahi onmaya yoldan ayıran.
Bahçede bülbüller ötüyor uyan.
Kula gölge olsa Allah'a ayan.
Senden ayrılalı gülmedim dostum.
Pir Sultan Abdal'ım gülüm dermişler.
Bu şirin canıma nasıl kıymışlar.
İster isem dünya malın vermişler.
Sensiz dünya malın neyleyim dostum.
Dostluğun, sevginin ve aşkın maddeye değişildiği günümüzde...
Menfaat denizinde boğulmaya yüz tutan dünyamızda bu gün her zamankinden daha fazla türkülerimizin ruhunu idrak etmek ve sırrına ermek mecburiyetindeyiz.
Gel ha gönül havalanma.
Engin ol gönül engin ol.
Dünya malına güvenme.
Engin ol gönül engin ol.