Ramazan Sayar

Bozkırın Tezenesi

Ramazan Sayar

Müzik sanatına özünü katan  "Bozkırın Tezenesi" kendi ifadesi ile "Ayaklar türabı gönüller hızmatçısı" büyük halk ozanı Neşet Ertaş bu dünyadan göç etti. 

Aradan bunca zaman geçse de anadolu insanının gönlünde taht kurmaya devam eden "Bozkırın Tezenesi"nin en sevilen türkülerini sizler için derledim.

CAHİLDİM DÜNYANIN RENGİNE KANDIM

Babasının karşı çıkmasına rağmen Leyla ile evlense de belli bir süre sonra ayırılmasının hikâyesini yazar Neşet Ertaş...

Yalan dünyanın rengine kandım.
Hayale aldandım boşuna yandım.
Seni ilelebet benimsin sandım.
Ölürüm sevdiğim zehirim sensin.
Evvelim sen oldun ahirim sensin.

Sözüm yok şu benden kırıldığına.
Gidip başka dala sarıldığına.
Gönlüm inanmıyor ayrıldığına.
Gözyaşım sen oldun kahirim sensin.
Evvelim sen oldun ahirim sensin.

Garibim can yıkıp gönül kırmadım.
Senden ayrı ben bir mekân kurmadım.
Daha bir gönüle ikrar vermedim.
Batınım sen oldun zahirim sensin.
Evvelim sen oldun ahirim sensin.

GÖNÜL DAĞI

Sevdiğinin kirpikleri ok gibi saplanan Neşet Ertaş'tan geriye "Gönül Dağı"nda bir "Garip Bülbül" kaldı.

Gönül dağı yağmur, boran olunca.
Akar can üstüne sel gizli gizli.
Bir tenhada can cananı bulunca.
Sinemi yaralar yar oy yar oy yar oy yar.
Dil gizli gizli dil gizli gizli.
Sinemi yaralar yar oy yar oy yar oy yar.
Dil gizli gizli dil gizli gizli.

NEREDESİN SEN?

Bu türküyü de Almanya dönüşü geçirdiği trafik kazası sonunda hapishane de kaldığı süre içinde yazmıştır.

Şu garip halimden bilen şiveli nazlım.
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?
Tatlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm.
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?

Ben ağlarsam ağlayıp gülersem gülen.
Bütün dertlerim anlayıp gönlümü bilen.
Sanki kalbimi bilerek yüzüme gülen.
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?

Sinemde gizli yaramı kimse bilmiyor.
Hiç bir tabip şu yarama merhem olmuyor.
Boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor.
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?

AÇMA ZÜLÜFLERİN

Garibi, garipliği iyice içine sindirmiş olan saz ve söz ustası Neşet Ertaş eserlerinde "garip"i sadece mahlas olarak kullanmaz, bazı eserlerine isim de yapar. Bu nedenle onun eserlerini bir feryat, bir ses olarak okuyup, dinlemek gerekir. Sevdiğiyle iletişim kurup kuramaması üzerine Neşet Ertaş şöyle der: "Mümkün mü? Konuşmayı bırak, ona bir dönüp de bakabiliyor muydun? O'na baktığın bir görülsün hele… Kapısının önünden bir geç bakalım. Kafamızı kaldırıp bakamazdık bile."

Açma zülüflerin yar yar yellere karşı.
Senin zülfün benim telim değil mi?
Bülbül figan eder güllere karşı.
O yar benim gülüm değil mi?

Sallama saçların yar yar sen de bulursun.
Azrail misali yar yar canım alırsın.
Etme bu cefayı yar yar kanlım olursun.
Bu kul senin kulun kulun değil mi?

-VAY VAY DÜNYA-

Neşet ERTAŞ aşkla tanıştığı zaman, babasını sevdiği kızı istemeye gönderir.
Ancak abdal ve çingen oldukları için kızı vermezler. Neşet'e bahaneler söylerler.

Yani aşk ile arttı hep derdim.
Babamı bir yare dünür gönderdim.
Başlığı çok istemişler haberini aldım.
İstemiyor seni yarin dediler.

Neşet bu acılarla birlikte ilk aşık olduğu kızın genç yaşta öldüğünü duyunca çok içlenir ve O'na bir türkü yakar. Bu türküyü hiç bir zaman ağlamadan bitiremez.
Şimdi bu türkünün sözlerini dinleyelim.

Bu gün bana bir hal oldu.
Yardan kara haber geldi.
Bu haber bağrımı deldi.
Bir de duydum Meno'm öldü.

Sevdiydik biribirimizi.
Açamadık sırrımızı.
Babalar halden anlamaz.
Duysa öldürürdü bizi.

Büyümüş gelinlik olmuş.
Hasretinden rengi solmuş.
Gizli dertten hastalanmış.
Bir de duydum Meno'm ölmüş.

Yalandır bu dünya yalan.
Var mıdır muradın alan?
Cennet yüzünü görmesin.
Sevenlere mani olan.

İnsanoğlu hiç mi idi?
Öksüz sevmek suç mu idi?
Biz de murada erseydik.
Garip olmak suç mu idi.

HAPİSHANELERE GÜNEŞ DOĞMUYOR-

Neşet ERTAŞ'ın çok sevilen tükülerinden biridir.
Almanya'dan dönerken Yugoslavya da arabası ile kaza yapar. Kazadan dolayı üç ay hapishanede kalır. Geleni- gideni, arayıp soranı olmayınca çok zoruna gider. Bu acı olayı kiprit çöpünün ucunu ıslatarak kalem, Kabını da kağıt olarak kullanır ve aşağıdaki dörtlüleri yazar. Şimdi saza ve sese inen bu dörtlükleri dinleyelim...

Hapishalere güneş doğmuyor.
Geçiyor bu ömrüm de günüm dolmuyor.
Eşim dostum hiç yanıma gelmiyor.
Yok mu hapishane beni arayan?
Bu zından da ölecem gardiyan.

Birer birer yoklamayı yaparlar.
Akşam olur kapıları kaparlar.
Bitmiyor geceler olmaz sabahlar.
Yok mu hapishane beni arayan?
Bu zından da ölecem gardiyan.

Anamdan doğalı garip kalmışım.
Acı hapishane daha genç yaşım.
Benim zındanlarda ne idi işim.
Yok mu hapishane beni arayan.
Bu zından da ölecem gardiyan.

Sevgili gönül dostlarım ve saygı değer okuyucularım.
Uzun yıllar hapishane de mahkumlara ders anlattım. Koğuşları, hücreleri çok çok iyi bilirim.
Rabb'ım kimseleri hapishanelere düşürmesin.

Sevgiler- selamlar.

Yazarın Diğer Yazıları