Ramazan Sayar

Allah Korkusu

Ramazan Sayar

Rabbimizi unutmamak için O’nu aklımızdan bir an bile çıkarmamak gerekir. Bir kelamı kibarda da bu hususa şu sözle işaret edilir. 
Saat-ı vahidedir ömür bir cihan
Saat-i ta’atle geçirin heman.
Ömür kısa, yol yakın. Zamanı boşa geçirme.  Allah’ın varlığını, ölümü, kıyameti düşün. Allah sevgisini ve Allah korkusunu her an damarlarında hisset. 
İnsanların kimisinin paraya, kimisinin makama, kimisinin şöhrete, kimisinin çoluk çocuğa, kimisinin de kadına karşı zaafları vardır. Zaaf olan yönü ile ilgili fırsat ele geçince bundan büyük bir haz duyarlar. Bazen bütün enerjilerini o yönde kullanırlar. kişi ne ile daha çok uğraşırsa onda başarılı olur, onunla anılır. Ancak nefsin sınırı yoktur, istekleri bitmez. Peşinden koşan onun esiri olur. Dizginlemesini bilen onu esir eder. Her zaman yaratanın, peygamberin, dinin ve aklın yolunu seçenler kazanmıştır. 
İstanbul’un Üsküdar semtinde bir yangın çıkar. Yangın paşanın evine de sıçrar. Gecenin karanlığı içinde paşanın kızı, pencereden ışığı süzülen bir evin kapısını çalar. Evde Anadolu’dan İstanbul’a okumaya gelen bir genç ders çalışmaktadır. Genç, kapıya gelen kızı içeriye buyur eder. Kız halini anlatır. Genç: “benim için bir sakıncası yok, oturabilirsiniz.” der. Kız, yatağın üzerine oturur, genç de ders çalışmasına devam eder. Biraz sonra kız, yorgunluktan yatağın üzerinde uyuyakalır. Gencin içinden gelen bir ses: “haydi bak fırsat bu, değerlendir.” dedikçe parmağını önünde yanan muma tutar. “unutma bu cehennem ateşinin bir zerresidir.” diye diye sabahı eder. Sabah olunca kızlarını bulamayan paşa ve hanımı büyük bir telaş içinde kalırlar. “kızımız sağ mı? Sağsa başına ne geldi? Diye düşünürlerken kız kalkar, eve gider. Kızlarına kavuşan paşa ve eşi kızlarına sarılırlar. Sevinirler. Kızlarına ne olduğunu sormadan da edemezler. Kız gayet iyi olduğunu, gece bir gencin evinde kaldığını anlatır. Paşa o genci bulur. Hediyeler verir, teşekkür eder. Parmağına ne olduğunu sorar. Genç, olayı anlatır. Bunun üzerine paşa genci yanına alır, kızı ile evlendirir.
* * * 
Peygamberimiz: “sizden önceki ümmetlerden üç kişi yolculuğa çıktılar, geceyi geçirmek için bir mağaraya sığındılar. Sabaha kadar şimşek çaktı, yağmur yağdı, büyük bir kaya parçası yuvarlandı geldi, mağaranın ağzını tıkadı. Biraz ışık görünüyordu. Ama bir insan geçecek kadar değildi. Açmaya da güçleri yetmedi. “eyvah! Artık burada kaldık, kurtulamayız, ölürüz.” dediler. İçlerinden birisi: “şimdiye kadar yaptıklarımızı Allah’a arz edelim, yalvaralım. Belki kurtuluruz.” dedi. Biri elini açtı: “ya rabbi, anama ve babama geceleri yatmadan önce süt veriyordum. Bir defasında onları uyur buldum. Uyandırmaya kıyamadım. Uyandıkları zaman vereyim diye sabaha kadar başlarında bekledim. Sabah onlar kalkınca “ne bekliyorsun oğul?” diye sorduklarında durumu anlattım. “Allah senden razı olsun oğlum.” dediler. ya rabbi, bu iyiliğim yerini bulduysa bizi bu sıkıntıdan kurtar.” dedi. Taş biraz açıldı. İkinci kişi elini açtı: “ya rabbi, yanımda çalışan işçi yevmiyesini almadan gitti. Onun parasıyla bir koyun aldım. Yıllar geçti ücretini almaya geldi. Ben de al, bu sürü senin” dedim. Ya rabbi, bu yaptığım iyilik kabul olduysa bizi kurtar.” dedi. Taş biraz daha açıldı. Fakat bir kişi çıkacak kadar değildi. Üçüncü kişi elini açtı: “ya rabbi, amcamın kızını çok seviyordum ama alamadım. Aradan yıllar geçti, kıtlık oldu, benden buğday istemeye geldi. Ona yaklaşma imkânım olduğu halde yaklaşmadım. Eğer bu iyiliğim kabul olduysa bizi kurtar.” dedi. Kaya tamamen açıldı. Üçü de mağaradan kurtuldular.
Görüldüğü gibi bu insanlar, yaptıkları iyiliklerin karşılığını hem bu dünyada gördüler hem de arşın gölgesi altına alınarak mahşer yerinde görecekler.
Kıyamet günü arşın gölgesi altına: “sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar iyiliği gizli tutanlar.” alınacaktır.
Elimizde olan imkânları değerlendirmek gerekir. Beklenti içinde olmamalıdır. Çünkü geleceği bilemeyiz. Bolluk zamanımızda da yokluk zamanımızda da gücümüzün yettiği nispette yardım etmeliyiz. Açılan elleri boş çevirmemeli aksi halde zarara uğrayanlardan oluruz. 
* * *
Peygamberimiz üç kişinin halini bildiriyor; birisi ala tenli, birisi kel, birisi de kör. İnsan suretinde gelen melek ala tenliye en çok neler istediğini sorar. Önce güzel bir tene sahip olmak, bir de devesinin olmasını ister. İsteği yerine getirilir. kele en çok neler istediğini sorar. Sırma saçlar ve bir de sığıra sahip olmak istediğini söyler. Onun da isteği yerine getirilir. Köre de en çok neler istediğini sorunca kör de gören gözlere ve bir de koyuna sahip olmak istediğini der. Onun da 
İstediği yerine getirilir. Aradan yıllar geçer her biri zengin olur. Melek ala tenli kılığına girer. Ne olur ihtiyacım var. Belki sen de bir zamanlar benim gibiydin. Şu develerden birisini bana ver.” deyince: “haydi oradan, ben emeklerimle bu hale geldim. Senin bir yanlışlığın var. Ben öyle birisi değildim.” der. Melek de: “inşallah eski haline dönersin” diyerek yanından ayrılır. Melek bu kez kel kılığına girer. Aynı soruları sorar. Kelden de aynı cevapları alır. Kör kılığına girip körden de bir koyun isteyince kör: “bir zamanlar ben de senin gibiydim. İstediğin kadar al, hepsi senin olsun.” der. Melek de bu imtihanı sen kazandın. Diğerleri ellerindekini de geleceklerini de kaybettiler, eski hallerine döndüler.” der.
Allah için daim hayır edelim
Allah rızasını biz de bulalım
Cennet ve cemalin gidip görelim
İsteyene yüzün gösterir Allah
 “Allah’tan nasıl korkmak gerekiyorsa öylece korkun. Ancak Müslüman olarak can verin.” ( âli İmran 102 ) “eğer biz Kuran’ı bir dağın üstüne indirseydik, o dağı Allah korkusundan dolayı boyun eğmiş, parçalanmış görürdün.” ( haşır 21 ) ayetleri Allah korkusunun önemini anlatıyor.
* * * 
Hz. Ömer gece gezilerinin birinde acaba ağlayan, sızlayan, hasta biri var mı diye gezerken evin birisinden gelen seslere kulak verir. İçeriden genç bir kız sesi ile yaşlı bir kadın sesi duyar. Aralarında şu konuşma geçmektedir. Kadın: “kızım bu gün süt az. İçine biraz su koy. Süt toplayana sabah ver.” der. Kız: “anne, halife Ömer’in emrini duymadın mı? Cezalanırız.” deyince, annesi: “kızım gece vakti halife Ömer nereden görecek? Kız da: “anneciğim, halife Ömer görmezse Allah da mı görmez?” bu sözleri duyan Hz. Ömer sabah o eve yardımcısını gönderir ve: “git bakalım, evin halini öğren.” der. Yardımcısı eve gider, bakar, evde anneyle kızının yaşadığını anlar. Durumu iletir. Hz. Ömer kızın sözlü, nişanlı olup olmadığını da öğrenir. Kızın nişanlı ve sözlü olmadığını görünce durumu oğlu Abdullah’a anlatır.
Oğlu da kızın istenmesine razı olur. Hz. Ömer kızı ister, oğlu Abdullah ile evlendirir. Bu kızın neslinden Emeviler’in en adil halifesi olan Ömer bin Abdülaziz gelir. 
Allah’tan en çok korkanlar âlimlerdir. Allah korkusu olan kişiden hiçbir zaman zarar gelmez. Ama Allah korkusu yoksa “kork Allah’tan korkmayandan.”
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır
Yüreklerden çekilmiş farz edilsin Havf-ı Yezdan’ın
Ne irfanın kalır tesiri kat’iyyen ne vicdanın

ALDANMA DÜNYAYA 

Aldanma dünyaya bir gün göçersin  
Ecel şerbetini elbet içersin 
Mal evlattan hep vazgeçersin 
Azrail canını aldığı zaman 

Çekerler çeneni seni soyarlar 
Teneşir üstüne hemen koyarlar 
Yerinden yurdundan hemen atarlar 
Ağaçtan atına bindiğin zaman 

Bırakırlar seni kalırsın yalnız 
Kalınca ne olur bilmem halimiz 
Sana yardım etmez o gün malınız 
Melekler suale geldiği zaman 

Vücudun çürüyüp etler dökülür 
Harap olur kemiklerin sökülür 
Senin kabrinde çimenler büyür 
Çürüyüp de toprak olduğun zaman  

İsrafil sur çalar canlar uyanır 
Mahşer cennetine can mı dayanır 
Kötü amellerle yüzler boyanır 
Mahşer gününe çıktığın zaman 

Cehennem ateşi coşup taşınca 
Muhammed alnı secdeye düşünce 
Yarab benim ümmetim deyip coşunca 
Muhammed’e ümmet olduğun zaman  

Eğer tutar isen farzı sünneti 
Verecek sana hak güzel cenneti 
Görmez olur gözler güzel cenneti 
Hakkın cemalin gördüğün zaman

Yazarın Diğer Yazıları