
Yasaklar ve biz
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
İster toplu olarak yaşayalım, ister münferit; hayatımızda mutlaka bazı şeylere dikkat etmemiz gerektiği bir gerçektir.
Biz insanları yaratan Allah bizleri niçin yarattığını da aramızdan seçip peygamber olarak gönderdiği kimselerle ve onlarla birlikte verdiği kitaplarla bildirmiştir.
Bu peygamberler de kitapta olanları hem açıklayarak ve hem de bizzat uygulayarak tebliğ görevini yerine getirmişlerdir.
Genel olarak söyleyecek olursak gönderilen kitaplar ve peygamberlerin tebliğlerinde temel esaslar bizlerin Allah’ın yaratılmış kulları olduğumuzu ve dünya hayatımızın geçici olduğunu ve ebedi olanın âhiret hayatı olup bunun da bu dünyada kazanılacağını bildirdiği gibi bizi doğru yoldan çevirmek isteyen bir de şeytanın varlığını haber vermiştir.
Durum böyle olunca dünyada bir kimsenin kendi bildiği ve kendi kafasına göre yaşamanın âhiret hayatını kazanmak anlamına gelmeyeceği açıktır.
Bundan dolayıdır ki, Allah bazı şeylerin yapılmasını isterken bazı şeylerden uzak durmamız gerektiğini de bildirmiştir. Bu durum hem gönderdiği peygamberin hayatında ve hem de kalıcı olan kitapta belirtilmiştir. Biz Müslümanların elimizde bulunan kitabımız ‘Kurân-ı Kerîm’ de bizim hayatımızı düzenleyen esasları ihtiva etmektedir.
Bu yollar hem bu dünyada huzurlu yaşamayı ve hem de âhiret hayatını kazanmamızı sağlayacak esasları bize bildirmekte ve göstermektedir.
Tabii biz insanlar akıl ve irade sahibi olduğumuz için hareketlerimiz aklımızla seçip irademiz çerçevesinde cereyan etmektedir. Yani emirleri yapıp yapmamakta olduğu gibi yasakları yapıp yapmamakta da serbestiz ve irademizle hareket etmekteyiz.
Nitekim günümüzde sağlığımız düşünülerek bizden istenen tedbirler konusunda da davranışlarımız tamamen kendi irade ve isteğimizle gerçekleşmekte ve adeta bilerek hastalığa kapıyı aralamaktan geri durmuyoruz. Yani yasak olan şeyleri bilerek yapıyoruz. Dolayısıyla da yalnızca kendimize değil, aynı zamanda başkalarının hayatını da tehlikeye atacak davranışlar sergiliyoruz.
Ne var ki, bu durum yalnızca böyle bir salgın hastalıkla sınırlı da kalmıyor. Nitekim zararlı olduğu dinimizce bildirilen ve yasaklanan, günümüzde de ilerlemiş bulunan tıp ilmine göre de zararlı olduğu tespit edilmiş olan bazı maddeleri kullanmamız (yememiz-içmemiz) bizlerin bilerek ve isteyerek yaptığımız adi işlerden birileri haline gelmiş bulunmaktadır.
Maalesef bu durum ilk insandan günümüze de böyle olmuştur. Yani insan olarak gerek dinle ve gerek tecrübeler neticesinde zararlı olduğu bilinip insanların menfaatine olmak üzere, kanunla veya emirle yasaklanmış ne varsa bunun aksine davranışlar hiç eksik olmamıştır. Günümüzde uyulması istenen bazı yasakların sonucu da bunu göstermektedir.
Nitekim ilk insan Âdem babamız ile Havva annemiz yaratılınca Allah şeytana onlara secde etmesini emretmiş, fakat o kendisinin ateşten, onların ise topraktan ayartıldığını bahane ederek kendisini üstün görmüş ve secde etmemiştir. Dolaysıyla bulundu yerden kovulmuştur.
Yine ilk insan olan babamız Âdem ile annemiz Havva yaratılınca cennete konulmuşlar ve her türlü meyveden yiyip içebilecekleri kendilerine bildirilirken, bir ağaca yaklaşmamaları da tembih edilerek ondan yemeleri yasaklanmıştır. Ne var ki, onlar da o kadar ağaçtan yemeyi bırakarak yasak olan ağaçtan yemişler ve dolayısıyla Cennetten çıkarılıp yeryüzüne indirilmişlerdir.
Sanki her şeyi biz biliriz, başkası bilmez, bilemez. Görülüyor ki, yalnız faydamıza ve lehimize olan şeyleri değil, aleyhimize olanları da bilerek biz yapıyor, ediyoruz. Bu sebeple aleyhimize gelişen olaylardan dolayı kimseyi suçlama hakkımız yoktur, olmamalıdır.