Yaratanı Yaratılanla Tanımak
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
İçinde bulunduğumuz şu günlerde, ister oruç tutuyor olalım, ister tutmayanlardan olalım, kafamızı kuma gömerek burnumuzun okuna gitmek yerine bazı şeyleri düşünmeliyiz. Aslında düşünmek sadece Ramazan ayına veya oruç tuttuğumuz günlere ve oruç tutmaya mahsus değildir. Çünkü oruç tutuyor olmasak da oruç tutanların davranışları ve hareketleri (ibadetlerinin diğer günlerden farklı olması ve çarşı, pazarın canlanması, hareketliliği) ister istemez bizim de dikkatimizi çekmektedir. Bundan dolayı ben de hiç olmazsa bu günlerde, bazı davranışlarımıza dikkat edelim, bazı şeyleri düşünelim ve etrafımızda gelişen olaylara dikkatle bakalım ve yapılan işlerde bizim de bir yanlışımızın olup olmadığını kontrol edelim, istedim.
Nitekim bizi yaratan, besleyip büyüten ve er veya geç bizi öldürerek bilmediğimiz bir âleme gönderen Rabbimiz Allah da birbirinden farklı gövde ve kabiliyette yaratmış olsa da insanlar olarak, bizleri “Kur’ân-ı Kerim”in birçok âyetinde düşünmeye davet etmektedir. Böylece insanların (kendileri dahil) her şeyin yaratılmış olduğuna ve bu yaratıcının tanınması ve bilinmesi gerektiğine dikkatimizi çekmektedir. Aslında Allah, bizi böyle bir şey yapmaya davet ederken ayrı bir külfet yüklüyor değildir. Çünkü düşünmek insanlara mahsus bir özelliktir. Dolayısıyla, yaptığı bu davetle bizde zaten var olan bu kabiliyetin kullanılmasını, işletilmesini istemiş olmaktadır.
Bizim dikkatimizi çektiği ve üzerinde düşünerek kendi varlığını bilmemizi ve O’nu tanımamızı istediği konulardan biri de yaratmış olduğu canlıların, insanlarla birlikte hayvanlar ve bitkilerin yaratılışlarıdır. Bu konuda bazı âyetler şöyledir: “Düşünüp ibret alasınız diye biz her şeyi eşli (erkekli-dişili) olarak yarattık” (ez-Zâriyat,51/49). “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten (öz’den) yaratan ve ondan (o nefisten) da eşini yaratan ve ikisinden pek çok erkek ve kadın meydana getiren Rabbinize karşı gelmekten sakının” (en-Nisâ’, 4/1).
Dikkat edilirse bu âyetler bize gerek insanların (genel olarak hayvanların) ve gerek bitkilerin erkekli ve dişili olarak yaratıldığını haber vermektedir. Biz de biraz düşünecek olursak bunun böyle olduğunu analarız. Nitekim ağaçlar meyve verme zamanı gelince açtıkları çiçekler tozlaşmazsa, yani meyveyi oluşturan erkek hücre dişi hücre ile birleşmezse meyve oluşmaz. Hayvan türünü oluşturan diğer canlıların yavruları da aynen böyledir; erkek hücre (sperm) dişi hücre (yumurta) ile buluşmazsa yavru oluşmaz. Bitkilerin tozlaşması (erkek ve dişi hücrelerin birleşmesi) rüzgâr, arı ve diğer böcekler aracılığı ile gerçekleşmektedir. Çünkü bu hücreler farklı bitkilere göre ya aynı ağaç ve çiçektedir veya diğer ağaç ve çiçeklerdedir. Nitekim hurma ağaçlarının erkek ve dişileri ayrı ağaçlardadır. Bundan dolayı tozlaşsın diye insanlar mevsimi gelince açılan çiçekleri erkek ağaçtan kopararak meyveyi verecek olan dişi çiçekli ağacın dallarına asarlar ve hurma böyle oluşur. Eğer bu gerçekleşmezse meyve oluşmaz.
Bunları hep biliriz. Ancak bunun böyle olmasını takdir eden bir varlığın olduğunu idrak etmek için düşünmeyi terk ederiz de işin kendiliğinden oluverdiğini zannederiz. Allah’ın bizi düşünmeye davet ettiği nokta ise esas itibariyle burasıdır. Tabiatta hiçbir şey kendiliğinden olmaz. Onu takdir edip var eden ancak bir yüce yaratıcıdır. Şüphesiz bizi O’na yaklaştıracak olan da sağlıklı olan bu düşünceye ulaşabilmemizdir.
Bunları niçin anlattığımızı gelecek yazıya bırakıyoruz.