
Yaratan Ve Yaşatan Allah'tır
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Bilindiği ve inandığımız gibi, dünyamızda ve kâinatta görünür ve görünmez ne varsa hepsinin yaratıcısı Allah’tır. Tabii inancımız da bu yöndedir. Fakat nedense bazı zamanlarda bu durumu unutuyor ve yaptığımız bazı işleri, hem de elimizi göğsümüze vurarak bunu ben yaptım, ben, diyerek biz insanlar için olmayacak bir işi veya işlemi kendimize nispet ediveriyoruz. Dolaysısıyla asıl yaratan ve yaşatan Allah olmasına ve durumun böyle olduğunu bilip inanmış olmamıza rağmen böyle bir işi biz yapmışız gibi, kendimize nispet ediveriyoruz.
Aslında her şeyin yaratıcısı ve yaşatanının Allah olduğunu bildiğimiz halde bazı durumlarda ortaya çıkan neticeyi kendimize nispet etme yanlışlığına düşüyoruz. Bizi aldatan da bu yanlış oluyor. Mesela bir hasta olsak, tabii bize düşen görev hastalıktan kurtulmamız için gereken işlemleri yerine getirmektir. Bunun için de ilgili bir doktora görünmek ve yapacağı tavsiyeleri ve gerekli ilâçları kullanmaktır. Böyle bir durumda verilen ilâçları kullandıktan sonra o hastalıktan kurtulduğumuzda bir arkadaşımız ‘senin hastalığın nasıl geçti? Sen bu hastalıktan nasıl kurtuldun?’ diye sorsa ilk söyleyeceğimiz söz ‘falanca doktor beni muayene etti ve verdiği ilâçlarla beni hayata döndürdü’ deriz. Dolayısıyla o hastalığı iyileştiren ve yaşamamızın devamını sağlayanın doktor ve verdiği ilâçlar olduğunu söylüyoruz.
Bir defa şu hususu asla unutmayalım: Hastalık gibi bir derdimiz olduğunda tabii olarak o hastalığı tedavi edecek bir doktora muayene olmak ve onun tavsiyelerine uymak hayati bir görevdir. Nitekim avukatlık bir işimiz bulunduğunda da konuyu ona danışmamız da böyledir. Ancak benim burada anlatmak istediğim, bu ilâçların ve doktorun hastayı bizzat tedavi edici, yaşatıcı olarak görmemizin yanlışlığına dikkat çekmektir. Hakiki faili görmezden gelerek O’nun yaratmış olduğu şeyleri kullanmak suretiyle Allah’ın bize verdiği ömrü yaşamaya devam etmemizi, bir başkasına nispet ederek Hakiki faili unutmakta olduğumuzdur. Bunun yanlışlığını anlatmaktır.
Nitekim, ameliyat neticesinde bir doktorun beş aylık bir bebeği özel bir yöntemle bakarak ve besleyerek yaşamasına sebep teşkil etmesini bu işi yapanın bizzat doktorun olduğunu söylememiz de böyledir. Bu olayda doktorun yaptığı normalde henüz doğma aşamasına gelmemiş bir bebeği, sanki annesinin karnında imiş gibi besleyip değerlendirmesi neticesinde Yaratıcımızın verdiği akıl ve maddi imkânları kullanarak değerlendirmiş olmasından ibarettir. Yaratılmış bir insan olarak yaratıcımızı tanımak ve O’nun verdiği akıl ve imkânları yeterince ve yerinde değerlendirmek durumundayız. Eğer böyle bir yolu değil de kısa yoldan hareket edip netice almaya çalışırsak ve umduğumuz neticeyi de bulamayınca neticesini de O’na havale edersek asıl yanlışı o zaman yaparız. Tıpkı aklımızı ve Allah’ın verdiği imkân ve araçları kullanarak değerlendirdiğimizde bu işin neticesini kendimize nispet ettiğimizde sergilediğimiz davranışlarımız gibi.
Çünkü Allah’ımız biz insanları diğer yaratıklarından akıl, irade ve güç vermiş ve dolayısıyla anlardan Bundan dolayı da yaptığımız işlerimizden bizleri sorumlu tutmuştur. Ayrıca biz kullarına yol gösterici olarak peygamberler de göndermiştir.
Buna göre O’nun bizleri yapmakla sorumlu kıldığı şeyleri yapıp, yapmamızı yasak kıldığı şeyleri de yaparsak bunlardan sorumlu olacağımızı da önceden bildirmiştir.
Tabii olarak bütün bunlar bildiğimiz şeylerdir. Pekiyi, durum böyle olduğuna göre bu sözleri neden söyledik? Tabii olarak yanlışımızı görmek için.
Bir doktor olarak hastalığı belirleyip gereken tedavi yollarını gösterince, hasta da buna riayet ederek şifa bulunca, onu bu noktaya getirenin Allah’ımız olduğunu ve yaşatanın O olduğunu unutmamak ve fiili asıl sahibine değil de arcıya nispet etmekten sakınmak içindir.