Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Vefalı Olmak

Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Öğrendiğimize göre, Diyanet İşleri Başkanlığı içinde bulunduğumuz yılı ‘Vefa Yılı’ olarak seçmiştir. Bundan dolayı da içinde bulunduğumuz ayın her hafta Cuma günleri vaaz ve hutbelerde bu konu üzerinde durulmakta ve Müslümanların dikkatleri bu konu üzerine çekilmektedir. Zira vefalı olmak değişik konularda gerekli olan bir davranış biçimidir. Bundan dolayı da her hafta farklı konularda vefalı olma konusuna dikkat çekilmektedir.

‘Vefa’ her ne kadar Türkçemizde de kullanılıyor olsa da aslında Arapça bir kelime olup Türkçemizde ‘kişinin verdiği sözde durması’, ‘sözünü yerine getirmesi’, ‘sevgi, dostluk ve bağlılıkta sebat etme…’ gibi anlamlarda kullanılan ‘ahid’ kelimesi ile karşılanmaktadır. Bilindiği gibi, “ahid (ahd)” kelimesi de bir şey hakkında söz vererek karşısındaki kimseye teminatta bulunma ve bir konuda sözleşme ve sorumluluğu/yükümlülüğü üzerine alma anlamlarını ifade eder. 

Bu sebeple de bir Müslüman olarak dinimizin bize emredip gösterdiği yönde hareket etmemiz, edebilmemiz ve neticeye ulaşabilmemiz, gittiğimiz yolun onun çizdiği yol olabilmesi, onun bize işaret ettiği ve gösterdiği yolda dürüst bir şekilde hareket etmemize ve edebilmemize bağlıdır.

Şunu da unutmamamız gereklidir: Allah yalnız bize değil, Peygamber (as.) Efendimize de bu konuda yol göstermiş ve işini yaparken, danışma yoluna girmesi ve yapacağı bir işi yapmadan önce ilgili kimselerle istişare ederek o işe başlaması yolunu göstermiştir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de Efendimizin bir konu ile ilgili davranışını örnek vererek, bundan sonraki davranışlarında ve aynı zamanda Müslümanların davranışlarında nasıl olmaları gerektiğini bildirmekte ve şöyle buyurmaktadır: “O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet: bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah’a dayanıp güven. Çünkü Allah kendisine dayanıp güvenenleri sever” (Âl-i İmran/159).

Vefalı oldukları konusunda da inananları, yani Mü’min /Müslümanları tarif ederken de Allah şöyle buyurmaktadır: “Onlar Allah’ın ahdini yerine getirenler ve verdikleri sözü bozmayanlardır. Onlar Allah’ın gözetilmesini emrettiği şeyleri gözeten, Rablerinden sakınan ve kötü hesaptan korkan kimselerdir” (Ra’d,20,21). Vefalı olmanın dinimizdeki tarifin ahde vefa göstermek olduğunu yukarda söylemiştik. Demek ki Allah bütün inananların bu tarif ettiği şekilde ve vasıfta olmalarını istemekte ve Mü’minleri bu vasıfları ile tarif ederek belirlemektedir. 

Dikkat edilirse Allah’ın Mü’min ve Müslüman olanları gözetmeleri gereken şeyleri belirlerken onlarla aralarında dostluk ve kardeşlik bağlarını sürdürmeleri, yani akrabalarından başlayarak bütün mü’minlerle dost yaşama sözlerinde, yani ahidlerinde durmalarını ortaya çıkarmaktadır. Bu da Mü’minlerin vefalı olmaları gerektiği anlamına gelir. Nitekim bu durumu bir sonraki âyet şöyle açıklamaktadır: “Yine onlar Rablerinin rızasını isteyerek sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan, gizli ve açık olarak, (Allah yolunda) harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte onlar var ya, dünya yurdunun (güzel) sonu sadece onlarındır. (O yurt) O yurt Adn Cennetleridir. Oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından salih olanlarla beraber girecekler, melekler de her kapıdan onların yanlarına varacaklardır”. (Ra’d, 22,23).

İşte bütün bunlar vefalı olmanın sadece dünyada değil, âhiret hayatının da bir yatırımı olduğunun delilleridir.

Yazarın Diğer Yazıları