
Üç Aylar Ve Mi'raç Kandili
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Yaşadığımız günlerde her gün kullandığımız takvimden başka bir takvim daha kullandığımızın her halde farkındayız. Çünkü günlük kullandığımız takvim, içinde yaşadığımız dünyanın büyük bir kısmının kullandığı ve artık uluslar arası olarak nitelendirilebilecek bir takvimdir. Ne var ki, bizlerin yıllardan beri kullanmakta olduğumuz bu takvim, bizim dini günlerimizi göstermemektedir. Bundan dolayı da dini günlerimizi belirleyen bir takvime daha ihtiyaç ve istek duymaktayız.
Çünkü Cumhuriyet döneminden bu yana kullanmakta olduğumuz bugünkü takvim güneşin hareketlerine göre düzenlenmiş olan bir takvimdir. Ne var ki, bizim dinimizin gereklerini yerine getirmek istediğimiz takdirde bu takvimle doğrudan bir ilgi kurmamız mümkün bulunmamaktadır. Çünkü dini günlerimiz ve gecelerimiz öteden beri ay takvimine göre belirlenmiş olup ona uyarak yaşayıp hareket ettiğimiz için de kendisine muhtaç bulunmaktayız.
Yazının başlığını okuyunca da bu da nereden çıktı şimdi diye soranlar olmuştur. Çünkü bu tabir dini günlere göre düzenlenen takvimlerde yer alan ve özelliği bulunan bir zamanı belirtmektedir. Bunun için de bugün kısaca bundan bahsetmek istiyoruz.
Buna göre ‘üç aylar’ tabiri hicrî/ay takvimine göre birbirini takip eden üç ayı, yani ‘Recep, Şaban ve Ramazan’ aylarını ifade etmektedir. Bundan dolayı halk arasında bu aylar anıldığında ayrı ayrı adları sıralanarak söylenmek yerine ‘üç aylar’ tabiri kullanılmak suretiyle ifade edilmektedir. Bu ifade aynı zamanda bu ayların kutsal olan yönlerinin de bulunduğunu açıkça belirtmektedir.
Zira bu ayların fazileti ile ilgili olarak Hz. Peygamber as.’dan nakledilen rivayetlerle birlikte dini kültürde kutsal sayılan ‘Regaib’, ‘Mi’raç’, ‘Berat’ ve ‘Kadir Geceleri’ de bu aylarda yer almaktadır. Dolayısıyla bu durum bu ayların özel olarak dikkate alınması gerektiği anlamına de gelmektedir.
Ayrıca Ahmed b. Hanbel’in (el-Müsned/I, 259 da) Hz. Peygamber as.’a nispet ederek naklettiği: “Allah’ım, Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazana ulaştır” ifadesiyle yapmış olduğu duası da bu ayların fazileti hakkında yeteri kadar açık bir şekilde bilgi vermekte ve konu ile ilgili olarak bizi de bu yöne yönlendirmektedir.
Dikkat edilirse bu aylardan biri olan Ramazan ayı bizim için farz olan oruç tutma ayıdır. Ne var ki, bu ifadelerden anlaşılan bu ayları da Ramazan ayındaki farz olan tuttuğumuz oruca eklenerek bu kutsal ayları oruçla geçirmenin özelliğine ve güzelliğine de dikkat çekilmiş olmaktadır. Tabii ki, bunlardan Ramazan ayının orucu farz, diğer aylarınki ise nafile olacaktır.
Bilindiği gibi farz olan ibadetleri yerine getirmek bir mükellefiyet, yani bir yükümlülük olarak farz olsa da bunlar da ayrıca sevap kazandıran bir ibadettir.
Bundan dolayı da müminlere bugünlerde oruç tutmaları âlimlerimiz tarafından hep tavsiye edilmiştir.
Dileğim, hepimiz için ulaştığımız bu üç aylar tarafımızdan, bizi Allah’a yaklaştıracak iyilik ve sevap kazandıracak aylar olarak görülmeli ve bizi Allah’a ulaştıracak ibadetlerle dolu günler yaşatmalıdır.