Trafik Bilgimiz
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
İnsan, hayvan veya vasıtaların yol üzerinde gidiş gelişleri demek olan trafik, hemen hemen hiç riayet etmediğimiz pek çok kurala sahiptir. Aslında kendilerine riayet edilsin diye konmuş olan bu kurallar sanki bizde, uygulanmamak üzere konmuş kurallar olarak algılanmaktadır. Yani birçok konuda olduğu gibi trafikte de bildiğimiz halde kurallarına uymayı bir saflık, affedersiniz, bir enayilik olarak kabul etmekteyiz. Bu sebeple ister yaya, ister vasıtalı veya ister büyük ister küçük olalım, yola çıktığımızda hepimiz trafik kurallarına uymamayı bir gözü açıklık ve çokbilmişlik olarak kabul eder ve onları bir kenara bırakırız. Fakat neticesinde felâket niteliğindeki kazalarla karşılaştığımızda da ne yapalım alın yazımız böyleymiş der ve asla suçumuzu kabul etmeyiz.
Her yıl iki mübarek bayram yaklaşırken, ilgililer bütün imkân ve güçleriyle konuya dikkat çektikleri hâlde, asla kazasız ve hatta kazalı, fakat ölümsüz bir bayram geçirdiğimiz görülmemiştir.
Trafik kazası deyince aklımıza ‘can veya mal kaybına sebep olan bir olay’ gelmez de ‘Allah’ın ezelde takdir ettiği alın yazımız demek olan ‘kader’in, zamanı gelince ortaya çıkması demek olan ve zamanı geldiği için gerçekleşen ‘ilâhi kaza’ aklımıza gelir. Bundan dolayı bizzat başımıza gelmiş olsa bile, geçirdiğimiz bir kazadan asla ders almayız ve aynı kazaya ikinci ve hatta üçüncü sefer maruz kalırız. Meselâ evimizin veya iş yerimizin biraz uzağında bulunan yaya geçidine giderek oradan karşıya geçmek yerine, daha önce başımıza bir kaza gelmiş olsa bile, yakından karşıya geçmekten asla vazgeçmeyiz. Dolayısıyla aynı kaza tekrar tekrar başımıza gelir.
Bütün bunları yazmamın sebebi yaklaşan kurban bayramı değildir. Uzaklaşan okulların açılmasıdır. Özellikle de yaz aylarında sınıf geçme veya bir başarının neticesinde ailelerin satın alıp çocuklarına hediye ettikleri bisiklet ve motosiklet gibi vasıtaların bir yaz tatili boyunca trafikte seyreden gerçek sürücülere verdikleri can sıkıntısının süresinin biraz daha uzamış olmasıdır. Her yaştaki çocuğun bindiği bisikletle ve gençlik dönemini idrak etmekte olanların da motosikletle, nerede olduklarını hiç akıllarına getirmeden ve herkese ve hatta her vasıtaya kafa tutarak gerçekleştirdikleri yolculukların biraz daha devam edecek olması beni bu konuya bir defa daha dikkat çekmeye sevk etti.
Pedalı olmayan, sesi de bulunmayan, fakat motosiklet görünümünde ve onun gibi kullanılan, buna mukabil asla bir plâka da taşımayan araçları kullanan yeni yetmeler, (aslında çoğu çocuk) bu yaz tatilinde şehir içinde gerçek sürücüleri çok rahatsız ettiler. Ettiler diyorum, çünkü bunların bir kısmına ben de şahit oldum. Fakat onları rahatsız eden her hangi bir trafik görevlisi de görmedim. Okulların açılmasının biraz daha ertelenmesi bu durumun biraz daha devam edeceğini bildirmektedir. Araya bir de bayram girince durum biraz daha tatlanacaktır(!). Bu yazıyı da bunun için yazdım.
Unutmayalım ki, bu çocuklar bizim. Bir kazaya uğradıkları zaman nasıl üzülürsek, sebebiyet verdikleri zaman da üzülürüz. Onları bu yaşta eğitelim ve bu işi sadece okula bırakmayalım. Gerekirse okulun ve öğretmenlerin yapamadıkları, dayak gibi, yerine göre terbiye metodunu da onların ailesi olarak, kullanmaktan çekinmeyelim.