Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

TİCARİ HAYATTA ORTAK OLMAK

Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Günümüzde iş yapan kimseler dünya piyasalarına bakarak daha az emekle daha fazla kâr elde edebilmenin yollarını aramaktadırlar. Çünkü dünyada büyük iş yapan kimselerin ortaya koydukları performansı görüyorlar. Bundan çıkarılan netice ise elde edilecek kârın büyüklüğünün sermayenin büyüklüğü ile doğru orantılı olduğudur. Yani sermaye ne kadar büyükse elde edilecek kârın da o kadar büyük olması anlamına gelmektedir.

Bu sebeple ticari hayatta bir kimse ister üretici, ister alım satım işiyle meşgul olarak bulunsun eğer yaptığı işin sonunda büyük kâr elde etmek istiyorsa mutlaka büyük bir sermaye yatırması gerektiğini biliyor.

Bunun için de büyük sermaye oluşturmanın yollarını arıyor. Bu arama sırasında kendisine sermaye verebilecek ve fakat yaptığı işe pek karışmayacak yani verdiği sermayeyi unutacak ve belki de yalnızca oradan gelecek kârı düşünecek kimselerin olmasını düşünüyor ve böyle bir kuruluşa yol bulabilmenin imkânlarını arıyor.

Gerçi günümüzde bazı yeni iş kuracak kimselere hükümet doğrudan veya bazı kuruluşlar aracılığı ile destek vereceğini duyuruyor ve gerçekten de veriyor. Fakat bazı durumlarda bu destek yeterli olmayabiliyor.

Onun için de yine sermaye desteği arıyor. Ancak nedense faiz karşılığında alacağı sermaye desteğini kendisi için uygun görüyor. Aldığı bu kredinin ödeme günü geldiğinde gerçekten ödeme imkânına kavuşup kavuşmayacağını da bilmiyor. Ne var ki, böyle bir desteği almayı kolay görmesi ve sonunu pek hesap edememesi sebebiyle bu yolu tercih ediyor.

Dikkat edilirse günümüzde ister Tl. ister yabancı para olarak sermaye desteği verecek bankaların reklâmları da insanı kendisine çekiyor. Bu sebeple de çoğu zaman böyle bir desteği alacak kimse bunu elde etme yolunun kolaylığından istifade etmeyi kendisi için kaçırılmaz bir fırsat olarak değerlendiriyor.  

Böylece faizle sermaye tedariki yolunu tercih ediyor.

Bu günlerde ilgili bakanlıkların, daha doğrusu bakanların yabancı para (Dolar veya Avro) ile borçlanma yerine Tl. borçlanmasını tercih etmelerini ilgililere tavsiye de etmektedirler. Demek ki, böyle bir borçlanma borçlanan kişi açısından daha ehven görülmektedir.

Fakat bu yoldan daha iyisinin sermaye olabilecek birikimi olan kimselerin ortaklığına talip olmanın daha akıllıca olacağı kimsenin aklına gelmiyor. Yani Bakanların ve ilgililerin bu yolda teşvik edici olmaları da pek akla gelmiyor. Hâlbuki en doğru yol, bu olmalı.

Çünkü hem atıl olan sermaye işe yarayacak, hem de müşterek kazanç sağlanacak.

Belki de akla geliyor, fakat bizim toplumumuzda geçmişten günümüze baktığımızda ortakla iş yapmanın zorluğu bizlere böyle bir yolu başlangıçta kapatıyor. Bu durum da engellerden biri olabilir.

Bizim yeni yetişip geldiğimiz 1950 li yıllarda özellikle de ziraat yapan vatandaşlarımız mahsullerini sattıklarında ellerine geçen paranın lâzım olan kadarını harcadıktan sonra kalan miktarını, piyasada esnaf veya tüccar olan güvenilir bir tanıdığına bırakır ve zaman içinde kendisine lâzım olan miktar kadarını alıp harcar ve kalan yine onun emanetinde kalırdı. O esnaf veya tüccar da yerine göre elindeki miktara uygun, emanet bırakan adına müstakil bir mal alıp satar veya duruma göre ortak yapardı.

         Dikkat edilirse bunun iki yönlü bir avantajı bulunmaktadır. Bunlardan birisi piyasada dolaşması gereken parayı hapsedip piyasayı sıkıntıya sokmamak, diğeri de parayı evinde saklayarak meydana gelmesi muhtemel bazı sıkıntılardan kurtulmak. Buna üçüncü bir iyilik daha ekleyebiliriz: Para atıl durmaktan kurtarılmış ve kazanca sebep de olmuş demektir.  

Ancak günümüzde insanlarımızın birbirlerine karşı bu kadar güvenleri olduğunu pek düşünemiyorum. Bundan dolayı da birikmiş parası olan bir vatandaş, kendisine sıkıntı verse de aman başım ağrımasın diyerek sıkıntısına katlanmaktadır.  

Yazarın Diğer Yazıları