Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Spor ve futbol

Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Spor yerinde ve zamanında yapılmak kaydıyla güzel ve faydalı hareketlerdir. Bunun faydası yapan açısındandır. Ancak her şeyin yerinde ve zamanında yapılması ondan faydalanmanın başta gelen şartlarındandır. Bu sebeple de spor yerinde, zamanında ve yeteri miktarda yapılması gereklidir. Bunun için de ilkokuldan başlamak üzere üniversite seviyesine kadar bütün eğitim ve öğretim kademelerinde programa alınmıştır.

Yüksek Öğretim seviyesinde ise spor artık bir branş eğitim ve öğretimi olarak yerine getirilmektedir. Yani bu seviyede spor vücut için değil, gelecek nesillerin bundan nasıl yararlanmaları gerektiği üzerinde durulan bir ders olarak değerlendirilir.

Nitekim spor dersleri ilköğretimden başlayarak orta öğretimin son sınıfına kadar bir ders olarak programlarda yer almaktadır. Bu spor ne zaman, hangi yaşlarda ve nasıl yapılırsa faydalı olacağı yetişmekte olan gençlerimize bu yaşlarda öğretilir.

Fakat nedense bugün spor deyince ilk aklımıza gelen futbol olmaktadır. Tabii futbolu sporun bir parçası olarak görmek mümkündür. Ancak ne var ki, bugün futbol deyince aklımıza ilk gelen onun belli bir eğitim ve öğretim seviyesinde öğrenilip uygulanması değil, amatör veya profesyonel olarak oynanması ve televizyonlardan veya radyodan nakledilmesidir.

Aslında spor deyince futbolu bunun içinden çekip çıkarmak gerekmez. Çünkü sporun uygulama alanlarından biri de futboldur. Bunun amatör veya profesyonel olarak uygulanması ve seyredilmesi belli sınırlar içinde değerlendirilmesi de yadırganacak bir şey değildir. Ancak günümüzde konu bu kadarla kalmamaktadır. Böylesi ancak takdirle değerlendirilebilir.

Ne yazık ki, bir spor branşı olan futbol günümüzde radyo ve televizyonların haber saatinin belli bir bölümünü işgal eden ve özellikle de spor yapmayı değil, takım tutmayı seven ve buna bağlı bulunan ki, bu da belli bir yaşla sınırlı değildir, kendisinin tuttuğu takımın başarısını ilk haber olarak dinlemek istemektedir. Eğer o gün tuttuğu takım bir de başarılı olmuşsa bunu defalarca dinlemekten öte bir şey aklına gelmez.

Aslında bunu yadırgamak gerekmez. Bu kadarla kalsa ben de yadırgamam. Meselâ bir Konyalı olarak Konya Spor’un başarısından memnun da olurum. Ancak meselâ Konya Spor deyince akla ilk gelen gerçekten bu takımda oynayanlar Konyalılar mıdır? Hatta yoksa ‘Türkiyeli midir?/Türk müdür?’ sorusundan önce golü veya golleri hangi yabancının attığı veya falan yabancı nasıl bir performans gösterdiği ilk akla gelen sorulardır.

Bazı maçlarda on bir yabancı futbolcunun yer alması benim kanıma dokunmaktadır. Biz bir Türk ve Türkiyeli olarak takımlarımızın Türklerden oluşmasını isteriz. Çünkü kasalar dolusu paralar verip onun bizim adımıza sahada yer alması bizi onurlandırmaz, onurlandırmamalıdır.

Eğer biz ‘dünyada futbol nasıl oynanıyor, onlarla aramızda bir fark var mıdır? Biz bu konuda nerede bulunuyoruz?’ Diyerek merakımızı gidermek ve hatta ne güzel oynuyorlar diyerek seyretmek istiyorsak o zaman televizyonumuzu onlara çevirip onların maçlarını izleriz. Böylece merakımızı da gidermiş, zevkimizi de almış oluruz.

Ama bir Türk ve Konyalı olarak ne Konya Sporunun ve ne de bir başka Türk takımının içinde yarıdan fazlası yabancı olan futbolcuların beni/bizi temsil etmesini içime sığdıramıyorum.

Özellikle de bir milli maçta bütün bu harcamalar ve yabancılar arasında oyun ve taktik bellediğini düşündüğümüz futbolcularımızdan, bu kadar zahmet ve yabancı besledikten sonra, çıkardığımız takımımızın başarısızlığı beni yürekten dağlıyor.

Lütfen kendimize gelelim ve bizden zannederek sadece kazanacağı parayı düşünerek oynayan yabancılardan oluşan takımlar için bizi ‘bizim takım’ demeye mecbur bırakmayalım.

Yazarın Diğer Yazıları