Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Sorumluluk şuuru

Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Allah insanı ve onlarla birlikte üzerinde yaşayacağı dünyayı yaratmış ve yeryüzünü insanın yaşaması için gerekli olan bütün malzemelerle donatmıştır.  Ayrıca onun yeryüzünde geçici olarak bulunacağını ve bir imtihan için burada kalacağını, çünkü onun esas ve daimi yerinin bu dünyanın sonunda, yaşadığı hayatın neticesinde, elde edeceği yeri belirleyeceğini de kendisine bildirmiştir.

Bugün üzerinde yaşadığımız dünyanın her yerinin insanların emrinde bulunduğunu, fakat onların bir kısmının insanların faydalanamayacakları cinsten olduğunu, kendilerine zarar vereceğini, bu sebeple de onlardan uzak bulunması gerektiğini ve insanın yeryüzünde bir imtihan için yaratıldığını, bu sebeple de davranışında ve yaşayışında buna dikkat etmesi gerektiğini de ayrıca bildirmiştir. Bu bildirimi de kendi içlerinden bazılarını seçerek Peygamber olarak göndermiş ve onları kendilerine örnek vermiştir.

Ayrıca ölümlü olan peygamberlerin bir müddet sonra aralarından ayrılınca kendilerinin dünyada nasıl yaşamaları gerektiğini bildiren esasları içeren kitaplar da göndermiştir.  Eğer bugün yeryüzünde yaşayan insan topluluklarına bakacak olursak bunların bir kısmının ellerinde zaman içinde Allah tarafından gönderilmiş kitapları görebiliyoruz. Zaman itibariyle değerlendirdiğimizde de en son indirilmiş bulunan kitabın ‘Kurân-ı Kerîm’ olduğunu görüyor ve biliyoruz.

Zaten bugün yaşamakta olan insan nesli de son hitap edilen neslin devamı olduğu apaçık meydandadır. Bizler için gönderilmiş Peygamber (as) Efendimize indirilen bu kitap insanlar için hâlen yürürlükte olan kitaptır. Diğer bir ifade ile bugün biz insanlar imtihanda bulunduğumuza göre yaşadığımız hayattan sorumlu tutulacağımız gün bu kitapta belirlenen ve bildirilen esaslara uygun hareket edip etmediğimiz veya onun bize bildirmiş olduğu davranış biçimlerinden ne kadarına ve nelere dikkat ettiğimiz veya etmediğimizin hesabını vermekle yükümlüyüz.

Ancak ne var ki, biz inanmış olan insanlar yaşayışımızla birbirimize ve bizim inancımızda olmayan kimselere örnek olmamız gerekirken, maalesef şu veya bu sebeple bırakın onlara örnek olmayı kendi içimizde bile gerçek davranışlardan uzaklaşmayı ve diğerlerinin yaşayışlarını kendimiz için daha uygun bulduğumuzu gösteren bir hayat tarzını benimsemiş görünmekteyiz.

Bu konuda bir örnek vermemiz gerekirse şöyle diyebiliriz: Allah Kur’ân’da biz Müslümanlar için bir hayat tarzı benimsemiştir. Bu hayat tarzı insanların doğru bir hayat sürebilmelerinin yolunun aile hayatından geçtiği bilgisidir. Çünkü insanlar diğer canlılardan farklıdır ve onlara hâkim olacak kabiliyettedir.

Bu sebeple de insanlar için bir aile hayatı vardır. Aile ise bir erkekle bir kadının kendi rızaları ile bir araya gelip kuracakları bir yuva ile bu yuvada dünyaya gelecek çocuklardan oluşan bir topluluktur.

Şurası muhakkaktır: Allah insanları yaratırken de hepsini aynı kabiliyette değil, birini diğerinden farklı özelliklere sahip olarak yaratmıştır. Bunun da dünya hayatının ayrı bir güzelliği ve özellik taşıyan bir tercih olduğu ayan-beyan ortadadır.

Aile kuran bir erkekle bir kadın da böyledir. Her ikisi ayrı kabiliyet ve özellikte yaratılmışlardır. Baba dediğimiz erkek ev dışında çalışabilecek kabiliyette olduğu halde anne olan kadın da şefkat ve merhametlerle donatılmış bulunmaktadır. Çünkü sağlıklı ve sağlam bir nesil, böyle bir yuvada yetişebilir. Ne var ki, günümüzde ailenin direkleri böyle bir davranıştan uzaklaşmayı tercih etmiş görünmektedirler.

Geçtiğimiz günlerde üniversiteye giriş imtihanı yapıldı. Burada dikkatimizi çeken hususlardan birisi de imtihana girenlerin yarısını kızlarımız oluşturmaktadır. Tabii kız olsun, erkek olsun herkesin yüksek tahsil yapması da arzu edilen ve teşvik edilmesi gereken bir husustur. Ancak kız babalarına kızının niçin yüksek tahsile gitmesini istediğini sorduğumuz da aldığımız cevap bizi şaşırtmaktadır. Çünkü o şöyle demektedir: “okusun, ekonomik bağımsızlığını bir alsın”. Bunun anlamı karı koca olarak değil, bir evde iki erkek varmış gibi bir yuva kursunlar demektir. Böyle düşünce ile kurulan bir yuvanın âkıbetini de siz düşünün.

Yazarın Diğer Yazıları