Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

SEÇİME BİR BAKIŞ

Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

    Yaşadığım ömrüm boyunca pek çok seçim gördüm. Şu veya bu şekilde geçti. Birileri kazanırken karşısındakiler kaybetti. Tabii ki, kazananlar sevindi, kaybedenler de kazananları tebrik etmek yerine seçime gölge düşürmeye çalıştı.
Tıpkı günümüzdeki önde görünen partinin diğer bazı partiler tardından peşin olarak suçlanması gibi. Genelde durum hep böyle değerlendirildi. 
    Mahalli idareler seçimleri hakkında fazla değerlendirme yapılmasa da özellikle de genel seçim olarak değerlendirdiğimiz Milletvekili seçimleri ve son olarak buna katılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri hep bir takım çekişmelere konu oldu ve olmaktadır.  
    Bilindiği gibi, hangi seçim olursa olsun, seçilenlerin kendilerini seçenlere hizmet vermek üzere seçilmiş oldukları bilinciyle hareket etmeleri gerekir. Yani seçilemeyenlere karşı bir tavır almalarını gerektirmez. Bu husus göz önünde bulundurularak gerçekten verilen hizmetlerin vatandaşları memnun edecek kalitede olması bir sonraki seçim için aynı zamanda bir yatırım olacağı gerçeği ortadadır. 
    Tabii seçilemeyenler de seçilenlerin icraatlarını denetlemek ve eksik ve yanlışlarını seçmene ulaştırmak gibi, bir görevleri bulunmaktadır. Buna murakabe, yani denetleme görevi demekteyiz. Ancak onlar da her yapılan değil, yanlış yapılanı gündeme getirmelidirler. Fakat bizde bunun yerinde ve yeterince yapıldığını asla görmedik. Çünkü onlara göre her yapılan yanlıştır. 
    Bu durumda eğer vatandaş bir önceki seçtiklerinden memnun iseler, bir sonraki seçimin yine onlara güleceği açıktır. Fakat memnun değilse bir yensini deneyip değerlendirmek isteyecektir. Bu da onların hakkıdır. 
    Hiç şüphesiz her birimizin bir insan olarak iyi ve kötü huylarımız olduğu gibi bir konuyu değerlendirirken de iyi ve kötüyü nefsimize göre belirlediğimiz için bu konuda tercihlerimiz olacaktır ve çoğu zaman öyle olmaktadır.  
    Benim yaşadığım yıllara doğru geriye baktığımda 1950 ve öncesini görüyor ve o günden günümüze temelde tek parti döneminin tek partisi olan CHP’nin bu konuda mihenk taşı olarak değerlendirildiğini görüyorum. 
    Bu partinin başkanları yıllar içinde değişmiş olsa da parti, hep aynı noktada kalan bir parti olmuş, bu partinin yöneticileri ağızlarıyla kuş tutsalar ve çok güzel şeyler yapacaklarını vaat etseler de temelde tutumlarından asla vazgeçmedikleri ve vazgeçmeyecekleri görüş ve inancı sonraki nesiller üzerinde de aynı tesiri bırakmış bulunmaktadır. Bundan dolayıdır ki, seçim yapılmaksızın iktidarın kapıları kendilerine açılmış ve hatta teslim edilmiş olduğu dönemlerde de vatandaş bunlardan asla memnun olmamış ve olamamış ve bu sebeple de yapılan seçimlerde kendilerine iktidarı vermemişlerdir.  
    Çünkü bu parti mensupları ve her kademedeki yöneticileri 1950 yılında teslim ettikleri Türkiye’yi yine aynı yerde duruyor görmüş ve işe bıraktıkları yerden devam edeceklerini söylemiş ve ancak bunu vaat etmişlerdir. 
    Hâlbuki vatandaşlar onların bıraktıkları yerden ayrılalı ve çağın ulaştığı yere el uzatır olmalarının üzerinden neredeyse bir asra yakın bir zaman geçmiş bulunmaktadır. 
    Bu durumda hizmet alacak olanlar kendisine hizmet vermeye talip CHP ve onun zihniyetinden çok daha ileri noktalarda bulunmaktadır. Bu da bugüne kadar bu durumu gören diğer parti kurucu ve temsilcileri tarafından görülmüş ve değerlendirilmiştir. 
    Binaenaleyh bu seçimde de şu veya bu sebeple bir başka partiye mensup olan veya hizmet etmekte bulunan partinin mensubu kimseler tarafından bu gözle değerlendirecektir. Tarafsız ortak akıl budur. Yoksa CHP’nin de içinde bulunduğu grup değildir.  
 

Yazarın Diğer Yazıları