
Ramazan Ayı Ve Önemi
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Önceki yazılarımızda Ramazan’dan söz etmiştik. Bugün ise bu ayın özelliği ve öneminden bahsetmek istiyoruz.
Bilindiği gibi Ramazan ayı kameri (ay) takvimde yer alan aylardan birinin adıdır. Kameri takvimde de ayların sayısı on ikidir ve ‘Ramazan’ dokuzuncu sırada yer almaktadır.
Günümüzde genel geçer olan takvim ise fiilen kullanmakta olduğumuz güneş takvimidir ve bu takvimde de ayların sayısı on iki olarak değerlendirilmektedir.
İkisinin arasındaki fark ise kameri takvimin kamer yani ay’ın hareketleri göz önünde bulundurularak düzenlenen, Şemsi takvim (güneş takvimi) ise güneşin hareketleri esas alınarak düzenlenmiş olmasıdır.
Buna göre Kameri takvimde bir yıl 354 veya 355 gün iken, Şemsi takvimde ise bir yıl 365 günden oluşmakta ve dört yılda bir gün artmaktadır. Dolaysıyla o da 365 ve dört yılda bir 366 gün olarak değerlendirilmektedir.
Şemsi takvimin başlangıcı Hz. İsa’nın doğum yılı ve ayı esas alınarak değerlendirildiği kabul edilmekte, Kameri takvimin başlangıcı ise öteden beri ayın başlangıcı yeniden yani hilâl şeklinde doğup görünmesiyle belirlenmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla yıl olarak değerlendirilmiş değil, ay olarak belirlenmiştir. Bu da her ay, ayın doğuşu bir önceki aya göre farklı sürede doğmakta olduğu için ayların süreleri sabit olmayıp yirmi dokuz veya otuz günden oluşmaktadır. Yıl olarak hesap edilecek olursa da bazı yıllar 355 ve bazı yıllar da 354 günden oluşmaktadır. Bunda bir sabit olma söz konusu değildir.
Buradan da anlaşılacağı üzere öteden beri kullanılmakta olan takvim kameri yani ‘ay takvimi’dir. Güneş takvimi ise Hz. İsa’nın doğumundan yıllar sonra esas alınarak belirlendiği için de kullanılması ay takvimine göre daha sonradır.
Nitekim Hz. Peygamber as. Efendimiz Hz. İsa’dan asırlar sonra yaşamış olsa da O’nun doğum ve hayatı anlatılırken verilen takvim ay takvimi olarak belirlenen takvimdir.
Diğer bir ifade ile Güneş takvimi Hz. İsa’nın doğumundan asırlar sonra ortaya konmuş bir takvimdir. Dolayısıyla ön kabulden hareket edilerek kabul edilen bir takvime dayandırılmaktadır.
Genel olarak Müslümanlar asırlar boyunca farklı devletlerden oluşarak gelişmiş ve hayat sürmüşlerse de onların takvimi kameri yani ayın her yeni doğuşu ile oluşan on iki aydan müteşekkil bir takvim olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu durum daha sonraki asırlarda Hz. Peygamber as.’ın Mekke’den Medine’ye hicret ettiği yıl esas alınarak tespit edilmiş ve içinde hicret ettiği ay da Muharrem olduğu için bu yılın ilk ayı olarak bu ay belirlenmiştir. Buna göre de ‘Ramazan’ hicri takvime göre yılın dokuzuncu ayı olmaktadır.
Ramazan ayının Müslümanlara göre diğer aylardan farklı olarak değerlendirilmesi ise Kur’ân-ı Kerîm’in Hz. Peygamber as.a ilk olarak indirilmeye başlanan ay olmasındandır. Nitekim bu husus Kur’ân-ı Kerîm’in de ‘el-Kadr’ suresinde şöyle bildirilmiştir; l. “Biz onu (Kur’ân’ı) Kadir gecesinde indirdik. 2. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? 3. Kadir gecesi, (içinde kadir gecesi bulunmayan) bin aydan daha hayırlıdır. 4. O gece melekler ve Ruh (Cebrail) Rablerinin izniyle, her iş için inerler de inerler. 5. O gece, fecrin doğuşuna kadar, tam bir esenliktir”.
Bundan da açıkça anlaşılacağı üzere Kur’ân’ın, içerdiği hükümlerin inanan insanlar için ne kadar önemli olduğu; kendilerini yaratan Rablerinin bunu hatırlatan, mutlu yaşamak ve âhirete mutlu olarak intikal etmenin bununla mümkün olacağı çok önemli bir mesajıdır.