
ÖRNEK OLABİLMEK
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Bir çocuğun yetişmesinde ve hatta büyüklerin yaşadığı dönemden sonraki hayatı için örnek aldığı kimselerin büyük önemi vardır.
Bundan dolayı atalarımız ‘üzüm üzüme baka baka kararır’ sözünü söylemiş olmalıdır.
Hiç şüphesiz bir çocuk bilgisini okuduğu kitap kadar kendisine hocalık yapan kimseden aldığı bilgilerle geliştirdiği gibi, davranışlarını da önünde örnek olarak gördüğü büyüklerinden alır. Bunu hepimiz biliriz. Bundan dolayı da çocuklarımıza terbiye dersi verirken örnek olarak seçmesini istediğimiz kimseleri gösteririz.
Ancak örnek olabilecek bir kimsenin söylediği sözlerle kendisinden sadır olan fiillerinin birbiriyle uyumlu olması gerekir. Yani sözü başka, davranışı başka olan bir insanın ne sözü ve ne de davranışı örnek olarak alınmaz ve çocuk olsa bile bu durumu fark eder.
Nitekim bir baba yetişmekte olan çocuğuna meselâ sigara içme diye tavsiyede bulunsa, fakat kendisi içiyor olsa bu sözünün çocuk üzerinde müspet bir davranışa sebep olması beklenemez. Yüzüne söylemese bile içinden ‘madem sigara içmek zararlı, sen neden içiyorsun?’ diye geçirir. Böylece kendisine verilen öğütün her hangi bir müspet tesiri olmaz.
Bir çocuğa veya genel olarak söyleyecek olursak, bir kimseye hocalık, öğretmenlik veya eğitmenlik yapacak bir kimsenin durumu böyle olmamalıdır.
Müslümanlar olarak bizim önümüzde her bakımdan tek örnek Hz. Peygamber as.’dır. O’nun davranışları, yani sünneti ve sözleri yani hadisleri arasında bugüne kadar bir çelişkinin bulunduğunu, yani sözleri ile fiilleri arasında bir uyuşmazlığı tespit ettiğini hiç kimse söyleyememiştir.
Hâlbuki O’nun inananları kadar ve hatta daha fazla olmak kaydıyla aleyhinde olan ve eksikliğini veya hatasını araştırıp duran insanlar tarih boyunca olagelmiştir. Fakat O’nda her hangi bir çelişkiden söz edememişlerdir.
Bu sebeple, O’na inanan ve bir peygamber olarak kabul eden kimselerin de söz ve davranışları O’na aykırı olamaz, olmamalıdır.
Fakat günümüzde kendileri arkalarında kendisini taklit edecek kimselerin bulunduğunu bilerek çelişkili davranırsa hem o kaybeder, hem de kendisini taklide yönelmiş kimselerin kaybetmesine sebep olur.
Bütün bu sözlerim bir öğretmen emeklisi olmam itibariyle gençlere bir öğüt olarak algılanabilir. Doğrudur, fakat konu sadece bundan ibaret de değildir. Çünkü günlerden beri gazetelerde haber olarak dolaşan ve sanıyorum, bütün herkesi de yakından ilgilendiren bir davranış bana bunları söyletti.
Bu davranışın sahibi, Türk Milli Futbol takımının da başına pek çok zaman getirilmiş bulunan zât oldu. O’nun söylem ve eylemlerinin farklılığı sanırım hiç kimsenin gözünden kaçmış değildir. Çünkü kaçacak kadar küçük değildir. Sözü ile davranışı bir çuvala asla sığmaz.
Dışa yansıdığı kadar, bu teknik adama aylık verilecek ücret asgari ücret niteliğinde olduğu bildirildi. Bir takımdan, başka bir takıma transferi hâlinde Milyon dolarlar aldığından bahsedilen futbolculara antrenörlük yapacak bir kimsenin alacağı ücretin bu olamayacağını işten anlamayan kimseler bile bilirler.
Peki, durum nedir? Durum tamamen bir oyundur ki, yapılanla söylenen birbirinin tam aksidir. Bu küçük ücreti kabul eden de buna alet olan da, ahlâk olarak, kötü bir örnektir.
Bir taraftan gençlerimize ve çocuklarımıza Sporun insanı ahlâklı yapacağını söylerken bir taraftan da onların önünde böyle örnekler varsa onlar bize nasıl inansınlar?