Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Mülteciler

Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Bilindiği gibi İslâm âlemi sürekli böyle olmakla birlikte özellikle geçtiğimiz on, on beş yıldan beri daha bir karışıklık ve kargaşa içinde bulunmaktadır. Bilhassa içinde bulunduğumuz bölge tam bir kaos içinde görünüyor. Allah’a şükür idarecilerimizin ileri görüşlülükleri sayesinde memleketimiz bizzat kaosun içine sürüklenmesi için yapılan her türlü çabaya rağmen dışında kalmasını başarmış bulunmaktadır. Fakat bu nimetin kadrini bilmeyen bazı güruh ve gruplar dışarıdan aldıkları destek ve her türlü yardıma güvenerek memleketimizi karıştırabilmek için bütün gayretlerini sarf etmekten asla geri durmuyorlar. Bu yüzden de memleketimizin huzuru bozuluyor.
Sınır komşumuz ve aynı zamanda bir İslâm Ülkesi olan Suriye ise tam anlamıyla kargaşanın içine girmiş bulunmaktadır. Huzurun kalmadığını gören ve ellerinden de huzuru sağlayacak bir iş ve davranış gelmeyen başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere sade vatandaşlar kendilerine bir zarar gelmemesi için evlerini ve dolaysıyla vatanlarını terk etmiş bulunmaktadırlar.
Her türlü eziyete ve insana yakışmayan davranışlara rağmen bir an önce oturabilecekleri bir ortama kavuşabilmek için çaba sarf etmekte ve ikamet edebilecekleri bir yere ulaşabilmek gayretini göstermektedirler. İki milyon civarında mülteciye kapılarını açmış bulunan devletimiz ve her türlü desteği verebilmek için çaba gösteren milletimizin gayretlerine rağmen onları rahat ettirmek tabiatıyla mümkün olmamaktadır. Onlar da daha rahat edebileceklerini düşünerek, başka dinden olduklarını da bilerek, fakat insan olma noktasında birleştiklerini göz önünde bulundurarak ve kabul göreceklerini de ümit ederek zengin Batı Ülkelerine bir an önce kapağı atabilmek için insanlık dışı birçok davranışlara katlanarak bir yola düşmüş bulunuyorlar.
Ne yazık ki, daha yarı yola bile ulaşamadan umutlarını kaybetmiş görünüyorlar. Ne geri dönebiliyor ve ne de ileri gidebiliyorlar.
Görüyoruz ki, kendilerini medeni tanıtan, bizim de gerçekten öyle zannettiğimiz ve onlar gibi olabilmek çabası içine girdiğimiz Batı Ülkelerinden hiçbiri bunlara kapılarını açmamaktadırlar. Bazıları da bir takım şartlar ileri sürerek kapılarını biraz açabileceklerini söylüyorlar. Bu şartları da Müslüman olmayan mültecileri kabul etmektir. Biz de Avrupa ülkelerini kendi dinlerine yeteri kadar bağlı olmayan, diğer dinden olanlara da her zaman açık kalpli olan kimseler olarak biliyoruz. Fakat yanıldığımızı fiilen görmüş bulunuyoruz. Onlar hakkındaki düşüncelerimiz artık değişmeli. Bunlar yani gelen mülteciler misyoner değil, sade vatandaş da olsa kendi vatandaşlarının dinlerini değiştirmeleri için bir sebep olabileceğini düşünüyor ve vatandaşlarının dinlerini korumak gayreti içine giriyorlar.
Aslında Müslüman olan mülteci kardeşlerimizin böyle bir düşüncede olduklarını asla düşünemiyorum. Bence onlar gelenleri de kendileri gibi zannediyorlar. Ne de olsa onlar Amerika kıtasına göç ettiklerinde oranın yerli vatandaşlarını kendi dinlerine çekebilmek için ellerinden geleni yapmış kimselerin torunlarıdır. Onların Amerikalı yerli halka yaptıklarını hatırlayarak şimdi kendi memleketlerine gelmek isteyen Müslümanları kabul etmek istemediklerini söylüyorlar. Çünkü Amerikalı yerli halkın akıbetine uğramaktan korkuyorlar.
Ben de böyle bir göçün, yani gadre uğramış, her türlü sıkıntıyı yaşayan Müslüman bir insan topluluğunun mülteci olarak, bulundukları yerlerde, telkinleri ile olmasa da yaşayışları ile örneklik edip Allah’ın izni ile onların da Müslüman olmaları için bir sebep teşkil ederler mi, diye düşünüyorum.
Kim bilir? Her şeyin en iyisini şüphesiz Allah bilir.

Yazarın Diğer Yazıları