Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Misafiri uğurladık

Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Bugün Allah’ın izni ile bir ay önce evlerimize misafir olan Ramazan ayını akşam yapacağımız iftar ile birlikte uğurlayacağız.

Genel olarak bir misafir ya ansızın gelir veya önceden haber vererek geleceği gün ve saati bildirerek gelir. Ansızın gelen bir misafiri ev sahibi karşılarken biraz tereddüt eder. Çünkü önceden ev ve mutfağı gelecek misafire göre hazırlanmış değildir. Böyle bir durumda ise kendisini içten gelen bir duygu sarmış ve telâşa düşürmüştür. Zira işin içinde gelen misafire karşı yapması gereken hizmetleri lâyık-ı vechile yapamamak durumu söz konusudur.

Fakat eğer misafir önceden geleceğini haber vermiş veya ev sahibi misafirini davet etmiş, fakat ne zaman ve hangi gün gelmesini istiyorsa o günü belirtmiş ise durum değişmiştir. Bu durumda ev sahibinin mahcup olacak bir durumu söz konusu olmaz. Önceden hazırlanması gereken bir durum varsa ona hazırlıklıdır. Veya hazırlanması için zamanı vardır.

Bilindiği gibi biz Müslümanların misafiri olan Ramazan ayının ne zaman geleceği aylar öncesinden belli idi. Bu sebeple de bizim, misafirimizi karşılama ve ağırlama konusunda her hangi bir eksiğimizin olmaması gerekirdi. Biz de böyle düşünüyorduk.

Ama ne yazık ki, gelen misafirimizi önceden düşündüğümüz şekilde ona iyi bir karşılama tertip edemedik. Ancak bunda ne misafirin ve ne de kendisini karşılamaya hazırlananların her hangi bir eksiği, yanlışlığı ve kusuru olmamasına rağmen beklenmeyen bir engel kendisini gösterdiği için durum böyle oldu. Günün şartları ev sahibini düşündüğü şekilde misafirini karşılayıp evine buyur etme fırsatı vermedi. Daha doğrusu bu durumu engelledi. Dolayısıyla misafir sessiz sedasız ve evin içinde karşılanabildi.

Misafir geldiği günde durumu fark etti ve ‘eh, ne yapalım gelmişken kalacağım günlerde ev sahiplerini mahcup etmemeye çalışır, günümü tamamlar dönerim diye düşündü. Buna mukabil de ev sahibi de ‘her ne kadar misafirimi istediğim gibi ağırlayamayacaksam da hiç olmazsa sesimi çıkarmadan ve eksikliğimi hissettirmeden, biraz da fazla fedakârlık göstererek durumu idare etmeye çalışırım diye düşündü.

Misafir beklediğim karşılanma ve ağırlanmayı her ne kadar görmesem de yine ellerinden geleni, sadece evin içinde kalsalar ve her yıl olduğu gibi şatafat yapmasalar ve beklediğim ağırlanmayı bulamasam da yine de maksadıma ulaştım, diye düşündü. Bugün ise işte bu düşünceler içinde veda etmeye hazırlanıyor.

Ev sahibi olanlar da ne iftarımızın ne de sahurumuzun her yılda olduğu gibi canlı, evin içinde ve dışında hatta gecesinde ve gündüzünde farklı tavırlarla ve Allah’ın huzuruna çıkmalarda bile neşeli ve şenlikli bir gün geçiremedikse de yine de misafirimizi küstürmeyecek nitelikte de olsa onu ağırladık diye düşündü.

Neticede her ikisi de karşılıklı olarak memnuniyetlerini izhar ederek ayrılmaya karar verdiler. Helâlleşerek ve onbir ay sonra yeniden buluşmak ve Allah’a da dua ederek, bu yıldakinden daha canlı bir karşılama ve ağırlanmalar niyazı ile birbirlerinden ayrılmaya karar verdiler.

Her ne kadar dışarıdan bakınca olumsuz gibi görünse de içtenlikle davranınca ve karşılıklı anlayış gösterince misafir memnun olur, ev sahibi de mahcup olmaz.

Aslında böyle geçen/geçirdiğimiz bir Ramazandan ibret veya onu örnek alarak biz bize kaldığımızda da karşılıklı menfaatimizin bulunduğu her işimizde, bu anlayışı gösterebilsek ve hoşgörülü olabilsek ne kadar güzel olurdu.

Bence bu yıl karşılıklı hoşgörü ile geçirdiğimiz bu Ramazanı örnek alıp bundan böyle birbirimize de göstermeliyiz ve bu Ramazandan bize hoşgörü anlayışı miras olarak kalmalı. 

Yazarın Diğer Yazıları