
Kutlu Doğumun hatırlattıkları
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Bilindiği gibi ‘kutlu doğum’ deyince aklımıza Hz. Peygamber as.’ın doğumu gelir ve gelmelidir. Bu doğumun kutlu olması aynı zamanda bizim içindir. Çünkü bu geceyi kutlamak bizim bir peygamberimiz olan ve âlemlerin yüzü suyu hürmetine yaratılmış bulunan zatın doğum günü olmasındandır. Biz kendisini görmesek de, O’nun aracılığıyla gönderilen dinin mensuplarıyız ve O’nun ümmetinden olabilmek için kendimizi O’nun yolunda gitmeye adamış bulunmaktayız.
Tabii ki, bu takip bilinçli bir takiptir. Dolayısıyla O’nun doğum gününü kutlamamız Meselâ, Hz. İsa as.’ın doğum gününü kutlayan ve O’nun izinde olan kimselerin kutlamaları gibi olamaz ve olmamalıdır. Dikkat edilirse onların kutlaması dünyalık peşinde olan kimselerin kutlaması gibidir. Çünkü o gün ve gecede kutlamada bulunanlar, maalesef, bir Peygamberin doğum gününü kutlar olmaktan öte bir davranışın sergilendiği ve insanların diğer günlerde alamadıkları bir zevk ve eğlencenin yaşandığı gece olarak sergilenmektedir.
Yine bu ve benzeri uygulamalara bakarak Batıdan aldığımız uygulamalardan biri de her birimizin kendi sınırları içinde olsa da kendi yaş günümüzü, yani doğum günümüzü kutlar olmamızdır. Dikkat edersek, yılbaşı adıyla da olsa, kutladığımız bu gece ve gün Hz. İsa aleyhisselâm’ın doğum günüdür ve bizim kutlamamız da bir Peygamberin doğum gününü kutlar olmaktan çok uzaktadır.
Yaş günümüzü kutlarken hiç olmazsa bir önceki kutlamamızdan bu yana günlerimizi nasıl geçirdiğimizin hesabını yapmalı ve önümüzdeki gün ve yıllarda eksiklerimizi nasıl giderebileceğimizi düşünerek hesabını yapmalıyız. Fakat nerede böyle bir düşünce? Her geçen gün için vur patlasın çal oynasın düşüncesinde geçen bir kutlama. Hayat böyle geçer, geçmelidir ve geçsin düşüncesinin bir uygulaması.
Aslında böyle bir kutlama yapılacaksa yaşadığımız ve geçirdiğimiz günlerin bize ne kazandırıp kaybettirdiğinin hesabını yapmak düşer. Ancak bu durumu asla hatırımıza bile getiremiyoruz. Bu sebeple de kutlamalar geçirdiğimiz günlerden aldığımız zevkleri az görerek daha taşkın bir şekilde yaşama özleminin kutlanmasından ibaret kalmaktadır.
Böyle bir kutlama ise olamaz ve olmamalıdır da. Pekiyi, biz bu kutlamalarda ne yapmalıyız? Esas konu bu noktada ele alınmalıdır. Her şeyden önce, kendi yaş günümüzü kutlarken, geçen bir yıl önce kutladığımız yaş gününden bu yana ne yaptık? Yaptığımız yararlı işlerimiz var mıdır ve nelerdir? Ne yapmalıydık ve bundan sonra nasıl hareket edersek daha kazançlı oluruz? Diyerek kendimizi bir hesaba çekmeliydik ve çekmeliyiz.
Dolayısıyla Hz. Peygamber as. Efendimizin doğum gününü kutlarken de bu nokta hatırımızda olmalıdır. Çünkü bizler O’nun peygamberliğini bilen, buna iman eden ve O’nun yolunda olan ve olmaya azmetmiş kimseleriz. Dolayısıyla bizim bu kutlamadan kârlı çıkmamız ve çıkabilmemiz için geçen bir yıllık ömrümüzde ve hatta doğduğumuzdan bu yana geçen kısa ömrümüzde neler yaptığımızı ve ne ile oyalanarak ne gibi manevi yönden kazanç elde edebildiğimizi düşünmek olmalıydı ve olmalıdır.
Zira biz bu dünya hayatının geçici ve âhiret hayatımızın da ebedi olduğuna inanan ve bu yolda yaşayarak ölmeyi tercih eden ve etmemiz gerektiğini düşünen kimseleriz. Dolayısıyla bizim her yaptığımız ve yapacağımız iş ve işleri bilerek ve isteyerek yapmak durumundayız.
Allah bizleri her yaptığı işi niçin yaptığını ve yapmak istediği işleri de niçin yapmak gerektiğini bilen ve sonucunu önceden düşünen kullarından eylesin. Âmin.