Komşu-Komşuluk
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Millet olarak, günümüzde, unuttuğumuz güzel hasletlerimizden bir de komşuluk duygusudur.
Bilindiği gibi, millet olarak genelde bir dine mensup bulunuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak da İslâm Dinine mensup kimseleriz. Bilindiği gibi, İslâm mensuplarını kardeş olarak nitelemiş bulunmaktadır. Nitekim inandığımız Kur’ân-ı Kerîm’imizde bu konuda şöyle buyrulmaktadır: “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin ve Allah’tan korkup-sakının; umulur ki, esirgenirsiniz (Hucurât 49/10).
Dikkat ederseniz, sadece birbirlerini tanıyan veya akraba olanlar veya aynı millete mensup olanlar değil, bütün Müslümanların birbirleriyle kardeş oldukları bildirilmektedirler.
Fakat nedense bırakın aynı milletten olmayı aynı mahallede veya aynı apartmanda olanlar bile bu yakınlığı ve güzelliği unutmaktayız.
Nitekim günümüzde, bırakın aynı mahallede olmayı, aynı apartmanda oturanlar bile birbirlerini tanımamakta, birbirlerine yabancı davranmaktadırlar. Aynı merdivenlerden inip çıksalar veya hatta aynı asansörde inip çıksalar da birbirlerini tanımamakta ve hatta bazı zamanlarda ‘siz de mi bizim apartmanda oturuyorsunuz’? Diye sorabilmektedirler.
Günümüzde bunun daha ilerisini de görebilmekteyiz. Nitekim gazetelerde okuduğumuz haberlere göre aynı apartmanda oturan komşular bir komşusunun hatasını görürse onu görmezden gelmek, affetmek veya ikaz etmek yerine öldürmekten çekinmiyor. Nitekim gazetede okuduğumuz bir habere göre komşusu pencereden bir şey attı diye onu öldürmekten çekinmemiş ve ondan daha büyük bir suç işlemiş bulunmaktadır.
Eskiden anne ve babalarımız, bizlere ‘komşu, komşunun külüne muhtaçtır’ derlerdi. Bilindiği gibi, eskiler yani ecdadımız/büyüklerimiz bir mahallede ve ayrı kapıları bulunan evlerde ikamet ederlerdi ve ısınmak için soba yakarlar, yemeklerini içinde odun yaktıkları ocaklarda pişirirlerdi. Yaktıkları soba ve ocaklarında biriken küllerini de küllüklerin içine döker, atarlardı. Böyle bir konuda bile komşunun çöpe attığı döküntülere bile muhtaçlıktan bahsederlerdi.
Aslında bu söz bir ‘atasözü’ özelliğinde olup yalnız fakirlik dönemlerinde değil, her dönemde komşunun komşuya ihtiyacı bulunur.
Bu durumda günümüzde böyle bir ihtiyaç duymasak veya duymayacağımızı düşünsek de komşuluk haklarına riayet etmemiz gereklidir. Eğer içimizden bazıları böyle bir durumun farkında olmasalar da farkında olanlarımız bu konuda birbirimizi gerektiği durum ve zamanlarda ikaz etme vazifemizi yerine getirmeliyiz.
Çünkü birimizin yaptığı veya yapacağı bir hata, yukarda bahsettiğimiz olayda olduğu gibi, hepimizi üzer ve hepimizin yüreğini incitip sızlatır.
Öyle uygunsuz davranan kimsenin de, şüphesiz yüreği sızlamıştır, ancak sonradan gelecek pişmanlığın öncesine faydası yoktur.