Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Kendimiz Olmak/Olabilmek

Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Bir şeyler yapmak istediğimizde aynı işi daha önce yapan bir kimse varsa ve biz de onu görmüş veya duymuşsak, yapmak istediğimiz işi kendi düşüncemize göre değil de artık o gördüğümüze veya duyduğumuza göre yapmaya başlıyor ve öyle yapıyoruz. Eğer o şey daha önce yapılmışsa biz de düşündüğümüz işi onun gibi yapmaya yöneliyor ve onu taklit ederek yapıyoruz.

Bu durum kendimize olan güvenimizin olmadığını gösterse de yapan biz olduğumuz için onu ilk defa yapan kişi gibi ruh haleti taşıyor olmalıyız.

Aslında şöyle bir etrafımıza baktığımızda aynı hizmeti görmek ve aynı hizmete yönelik olarak yapılan her şeyin birbirinden farklı olduklarını görmekteyiz. Fakat nedense bu farklılıklara bir farklılık daha katacak bir çalışma yerine bunlardan hangisi daha iyi görünüşlü veya daha işe yarar görünüyorsa ona uydurma gayreti içinde oluyoruz. Şöyle kendi kendimize de olsa üzerinde düşündüğümüzde yapılan şeylerin ilerisinde bir şey yapma gayretimiz olmalı düşüncesi zihnimizi kaplıyor, fakat bu noktaya nedense bir türlü kendimizi yönlendiremiyoruz.

Meselâ futbol maçlarını gözümüzün önüne getirelim; Bu takımlardan devamlı galip gelen bir takım varsa biz de onun gibi oynayabilmek için takımın oyun stilini almak yerine o takımın iyi olarak gördüğümüz futbolcularını kendi takımımıza transfer ettiğimizde biz de en az onlar kadar iyi oynayabileceğimizi düşünüyor ve bu yönde hareket ediyoruz.

Bilindiği gibi futbol maçları temelde karşı takımla bir rekabete dayanan maçlardır. Bu sebeple de karşı takımı yenebilmek için sadece iyi oynayan futbolculardan kurulu bir takımla sahaya çıkmak yetmez. İki takım arasında oynanan bir maçı kazanabilmek sadece münferiden iyi futbolcuların bir araya geldiği bir takım kurmak yetmez. Bu takımın temelde karşı takımla bir rekabet duygusu da bulunması gerekir. Gerçi bu iki takım karşılaşırken tabii olarak bir rekabet duygusu hem takımda ve hem de taraftarlarda kendiliğinden doğar ve nitekim doğmaktadır.

Fakat oynayanlar taraftar değil, parayla tutulan oyunculardır. Yani günümüzde takımlar profesyonel oyunculardan kurulmaktadır. Onlar maçlarda galip gelmenin iyi olduğunu, kendilerine bir şeref ve ün kazandırdığını düşünseler de her şeyden önce aldıkları ve alacakları parayı düşünürler. Çünkü zaten bulundukları takıma bir para karşılığında transfer olmuşlardır. İyi oynar ve gol atar veya takımını golden kurtarır olduğunda onun zihninde yatan sadece transfer ücretidir.

Onun için bir kimseden kendimiz veya çalıştığı yere göre bir hizmet beklemek sadece o kimseyi maddi yönden tatmin etmek yeterli değil, aynı zamanda bulunduğu işte kendisinden beklenen işin yapılmasının kendisine de bir şeref katacağını bilmesi ve düşünmesi gerekir.

Bunu kişiye kazandıracak olan duygu ise aldığı parayı hak edebilecek bir çalışmada bulunması gerektiğini düşündürebilmektir.

Binaenaleyh, günümüzde Devletimiz tarafından çalışan kimselere verilecek ücretleri sadece çoğaltarak vermek yeterli değildir. Bunun yanında bu ücretleri alan kimseler de bu parayı niçin aldıklarını düşünüp bilmeli ve hedefi kendi kazancını helâl bir kazanç haline getirebilmenin yollarını düşünerek ve inanarak çalışmak olmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları