Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

KANDİL-VİYANA

Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Özellikle son zamanlarda Türkiye, memleketin üzerine çöken kara bulutları dağıtmak, rahat bir nefes alabilmek ve kendi atmosferini koruyabilmek için çevresini daraltan bulutları dağıtma eylemleri yapmaktadır. Fakat nedense bundan rahatsız olan, dolayısıyla boğucu havanın üzerimizden kalkmasını istemeyen gruplar kendilerini hemen göstermektedirler.

         Nitekim öteden beri sınırlarımız dışında olmasına rağmen, bizi rahatsız eden ve özellikle de bu iş için görevlendirilmiş teröristlerin yoğunlaştığı ve üs hâline getirilmiş bulunan Kandil’e son olarak yapılan ve gerçekten de hareketlerine son vermek niyetiyle gerçekleştirilen harekâtın bizim için önemi inkâr edilemez.

         Bilindiği gibi, benzeri hareketler daha önce ‘Fırat Kalkanı’ ve ‘Zeytin Dalı Harekâtı’ kod adlarıyla Suriye sınırları içinde gerçekleştirilmişti. Her iki harekâtın sonunda elde edilen başarı da dünyanın gözü önüne serilmişti. Hiç değilse Batılı NATO müttefiklerimiz tarafından bu başarı alkışlanması gereken nitelikte olduğu için onlar tarafından takdir edilip alkışlanması gerekirken, böyle bir davranışı onlardan asla göremedik.

         Aksine ya konuyu hafife almak veya kendilerine şu veya bu sebeple zarar verdiği düşünülerek hafife alma cihetine gidildi.

         Şimdi ise ordu komutanlarımızın sevk ve idaresinde gerçekleştirilen ve Irak sınırlarından otuz kilometre kadar içeriye girilerek teröristlerin yuvalarını havaya uçurmaya yaklaşmış bulunan, bir noktada iken bir de baktık ki, Avusturya’dan bir ses yükseldi.

         Bu ses aslında pek de yabancısı olmadığımız bir sesti. Çünkü bunun benzerini bir asır öncesinde Çanakkale ve Birinci Dünya Harbi sıralarında duymuş ve görmüştük.

         O zaman da dost ve hatta müttefikimiz olan İtalya ve Almanya da bize karşı tavırlarını belli etmiş ve meselâ İtalya, Libya’yı ele geçirmek gayretine düşmüş ve bizimle olan dostluk bağlarını unutmuştu. Almanya ise savaşı bizim topraklarımız üzerinde yürüttüğü için neticede bir kaybı söz konusu olmadı. Bu savaşın sonunda Batı Afrika’dan doğuya doğru ne kadar Osmanlı toprakları varsa Arap Yarımadası, Suriye, Irak, Kafkasya ve Kırım’dan güneye bütün Osmanlı toprakları elden çıktı. Neden?

         Çünkü bizim müttefikimiz olarak gözüken Batılı Avrupa devletlerinin hepsi İslâm Dinine karşı olan insanlardan ve topluluklardan oluşmakta idiler. Bu sebeple de İngiltere, Fransa ve Rusya ittifakının karşısında gözükseler de İtalya ve Almanya onlarla aynı ruh ve davranışta gönül birliğine sahip oldukları için Osmanlı’nın bölünüp parçalanmasına bırakın üzülmeyi, aksine sevindiler.

         Bugün Türkiye her ne kadar Avrupa ülkeleriyle dost ve hatta müttefik olsa da yaptığı hareket kendisinin güçlenmesine ve dolayısıyla varlığını güçlendirecek bir davranışı gösteriyorsa bunu asla istemezler.

         Bunun içindir ki, Avusturya Devleti, Viyana’da bulunan yedi Türk Camisini kapatmak ve görevlilerini sınır dışı etmek gibi, bir davranışı sergilemiş bulunmaktadır. Şu hususu asla unutmamalı ve aklımızdan çıkarmamalıyız: Bugün bizimle dost olduklarını söyleyen ve aynı anlaşmaya bizimle birlikte imza koyan bütün Batılı devletler, aslında bizimle dostluk anlaşması yaparken kafalarının içinde bizi, içlerine alarak hareketlerimizi sınırlamak veya en azından kontrol altında bulundurmak için bunu yapmaktadırlar.

         Bu sebeple Viyana’da gerçekleştirilen bu hareket ne ilktir ve ne de son olacaktır. Bunu aklımızdan çıkarmamamız gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları