
KAHVALTI
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Kahvaltı denince hemen aklımıza sabahları yediğimiz yemek akla gelir. Aslında ‘kahve altı’ ifadesinden türetilmiş bir kelime olan kahvaltı artık bizim alışkanlığımız olan bir öğün yemeğidir. Yani yemek işlemimiz sabah evden çıkmadan genelde çay ve kahve eşliğinde yediğimiz ve genelde de hafif olduğunu düşündüğümüz bu yemekle başlar. Sonra da öğle ve akşam yemekleri olarak devam eder.
Böylece bugün bizler günde üç öğün yemek yiyoruz. Aslında bu durumu çocuklarımızdan yaşlılarımıza kadar kimse yadırgamaz ve farklı bir değerlendirmenin de karşısına çıkar.
Bu doğrudur, fakat böyle bir alışkanlık bizim toplumumuzda bir geleneğin ürünü olmayıp, pek çok konuda olduğu gibi, Avrupa’dan, daha doğrusu Batı’dan gelme bir alışkanlıktır.
Toplumumuza sonradan girmesine rağmen bizim için de yabancılığı kalmamış alışkanlıklardan biri olarak yaşamakta, daha doğrusu yaşatılmaktadır. Okula gitmekte olan çocuklarımız dahi bunu böyle bilir ve onlar okula gideceklerinde de anneleri ve büyükleri aman kahvaltı yapmadan gitme der ve gitmemesi için çalışır.
Günümüzde durum böyle olmasına rağmen ne var ki, mesleğinde meşhur bir doktorumuz çok önem verdiğimiz bu yemeğe karşı çıkmış bulunmaktadır. O’nun açıklamasına göre kahvaltı faydalı değil, aksine zararlı bir alışkanlıktır.
Böyle bir açıklama nedense beni biraz gerilere götürdü ve düşündürdü. Çocukluğumuzda büyüklerimiz, yani babalarımız asla sabah kahvaltısı yapmazlardı. Böyle bir adet ve alışkanlık da yoktu.
Sabah kalkınca annemiz işine gitmek üzere hazırlık yapmakta olan babamıza bir fincan sade yani şekersiz kahve pişirir, babamız da onu yudumlar ve evden çıkarak işine giderdi.
O yıllarda dükkânlar, yani iş yerleri erken açılır ve gelecek müşteriler için temizlikten başlayarak gerekli hazırlıklar yapılırdı. Öğleye doğru da bir yemek yenirdi.
Ne var ki, bu durum zaman içinde değişti. Çünkü o dönemde okullar ve resmi dairelerde ders ve işler sabah dokuzda başlar ve bir buçuk saat öğle tatilinden sonra devam ederdi. Böylece öğle yemeği bu arada yenirdi. Tabii akşam yemeği yine mutad akşam namazından sonra yenir ve yatsıdan sonra da ya ziyaretler yapılır ve akşam oturmaları gerçekleştirilir veya yatıp uyunurdu.
İşte bu âdet zamanla değişti. Aslına bakarsanız günde iki öğün yeme alışkanlığı dinimizden gelen bir alışkanlık olmalı. Çünkü meselâ eskiden beri devam eden Ramazan ayından sonra verdiğimiz fitre de iki öğün yemek karşılığı olmaktadır. Böyle hesap edilerek verilir. Dolayısıyla öteden beri Müslüman olarak yemek yeme alışkanlığımız böyledir. Buna göre sanırım doktor bu konuda haklıdır.