
İŞİ SEVEREK VE İSTEYEREK YAPMAK
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Bir iş yapmak istediğimiz zaman o işi isteyerek yapmamız bizi o konuda başarılı kılan en büyük âmil ve sebeptir. İsteyerek yapılmayan bir işten hayır gelmez. Fakat acaba biz bir iş yaparken veya yapmak istediğimiz zaman bu hususa dikkat ediyor muyuz?
Böyle bir soruyu kendimize sorsak eminim ki, çoğu zaman bu sorumuza olumlu cevap veremeyeceğimiz bir gerçek. Çünkü şuurlu bir şekilde üzerimize aldığımız bir işi niçin yaptığımızın ve yaptığımız o işin neye yarayacağını düşünmeden yapmaktayız. Bu da bizi istediğimiz veya olması gereken neticeye ulaştırmayacaktır. Bundan dolayı yaptığımız işten yapan kimse de bundan bir olumlu netice bekleyen de hayal kırıklığına uğrayacaktır.
Bu bakımdan bir iş yapan kimse o işi niçin yatığını ve nasıl yapması gerektiğini daha işe başlamadan önce düşünmeli ve o neticeye ulaşacak gayreti göstermelidir.
Özellikle eğitim ve öğretimin başlangıcında bulunduğumuz şu günlerde çocuklarımızı göndermek istediğimiz veya gönderdiğimiz okullara daha başlamadan önce niçin öyle bir o-kula gönderdiğimizi ve gönderdiğimiz çocuklarımızın da niçin o okula gittiğini bilmesi alınmak istenen müspet netice açısından son derecede önemli bir tedbirdir.
Fakat maalesef eğitim ve öğretimin ilk kademesinden başlayarak üniversite seviyesine kadar tahsil için gönderdiğimiz öğrencilerin velileri ve bizzat öğrencilerin kendileri bunu asla bilmeden gönderilen veya yapılan imtihan neticesinde ancak o okul veya fakülteye girmeye mecbur kıldığı için oraya gitmekten başka bir şey bilmiyor ve düşünmüyorlar.
Belki ilkokuldan başlayarak, orta seviye de dahil, bu okula niçin gittiklerini veya gön-derildiklerini öğrencilerin bilmesi pek o kadar önemli olmayabilir. Çünkü okuma yazma öğrenmenin kendisini cehaletten kurtaracağı düşüncesiyle bu okullara gittiği düşüncesi vardır. Bu sebeple de sadece bu düşünceyle okula devam etmesi müspet bir netice doğurur. Fakat daha üst seviyede tahsil hayatına atılmak durumunda olan bir gencin meselâ, girdiği imtihan-larda aldığı puanların kendisini istediği bir fakülteye girmesine yetmediği için, aldığı puan-ların yönlendirdiği fakülte veya yüksek okula devam etmesine ne diyeceğiz?
Etrafımızda gördüğümüz ve duyup dinlediğimiz konuşmalardan öğreniyoruz ki, birçok öğrenci önceden düşünüp belki de biraz hayal ettiği, bir yüksek okul veya fakülteye girecek puanı alamadığı için açıkta kalmayayım diye veya etrafının, belki de ebeveyninin teşviki ile elde ettiği puanın girmesine yettiği yüksek okul veya fakülteye girmek mecburiyetinde kalmaktadır. İşte bu durumda kalan bir öğrencinin okumaya mecbur kaldığı fakülte ve oradan mezun olunca yapacağı işten iyi bir netice beklemek biraz safdillik olur.
Böyle bir kimse istemediği bir meslek hayatını sürdürmek mecburiyetinde kaldığı için o işi yapacak ve ama kendisinden beklenen randımanı ne kendisi ve ne de ondan netice bekleyen kimse memnun olacaktır.
O işi yapan kimse istemese de o işi yapmaya mecbur olduğu için yapacak, yapılan işten randıman bekleyen kişi de onun çalışmakta olduğu iş yerinden nefret ederek ayrılacaktır.
Gerekli önlem alınmadığı sürece de bu böyle devam edip gidecektir.