İMTİHANI KAZANMAK
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Hayatımızın geçici olduğu gibi, üzerinde yaşadığımız ve türlü nimetlerinden istifade ettiğimiz bu dünyanın da geçici olduğunu biliyor ve buna inanıyoruz.
Günlük hayatımızda karşılaştığımız bu tür olaylar da her gün bu duruma şahitlik edip durmaktadır. Çünkü her gün beklemediğimiz bir şekilde bir gün önce yanımızda bulunan bir yakınımızın yaşadığımız günün içinde vefat ettiğini görüyor veya uzakta ise aramızdan ayrıldığını duyuyoruz.
Bu durum bugün böyle olduğu gibi, dün de böyle idi. Geçen günlerde, aylarda veya yıllarda, asırlarda da böyle idi. Bundan sonra da böyle olacağı şüphesizdir. Fakat durumun böyle olduğu kesin olarak tarafımızdan bilinmekle birlikte, nedense yaşadığımız hayatın geçici ve kısa olduğunu hep unutuyor, belki sadece yakınlarımızdan birisini kaybettiğimizde ancak hatırlayabiliyoruz. Ne var ki, onu da kısa zamanda unutuveriyor, hayatımıza devam ediyoruz. Yani olan bitenleri üstümüze almıyor, nedense kendimize bir pay çıkarmıyoruz.
Okuduğumuz tarih derslerinden bilmemize, günlük hayatımızda yaşamamıza ve yaşayarak görmemize rağmen bir türlü yarın ya da bir veya birkaç gün sonra ölümün bize de gelebileceğini düşünüp hayatımıza bir çeki düzen veremiyoruz.
Şu günlerde korona virüsü, yaptığı ve yapmakta olduğu işlerle, bizim dikkatlerimizi üzerine çekmiş olmasına, belki de bir yakınımızın bu sebeple, bizden uzak bir hastanede yatıyor olduğunu biliyor ve aynı yerde bulunduğumuz halde onu orada ziyaret etme imkânı bile tanınmamış olmasına rağmen yine de bunlardan bir ibret alamıyoruz.
Hatta radyolardan dinlediğimiz haberlere ve televizyonlardan canlı olarak gördüğümüz olaylara bakarak ibret almamız gerekirken aksine bu durumu fırsat bilip ortamdan yararlanarak bir başkasının canını nasıl yakabiliriz diye düşünüp buna bir yol bulmaya çalışıyoruz.
Bugün acaba kaç kişinin öldü veya kaç kişi hastaneden iyileşerek taburcu edildi diye merakla beklediğimiz haberlerde bazılarının bu durumu kendisi için fırsata çevirebilmek gayesiyle hareket ettiğini ve insanları dolandırmaya çalıştığını ve buna karşı uyanık olmamız gerektiği haberini izleyebiliyoruz.
Karşılaştığımız felâketten kendimiz için alınacak bir takım ibretler bulunması ve bunlardan yararlanmamız gerektiği noktasından ne kadar uzak olduğumuz her gün ortaya çıkmaktadır.
İnsan olarak diğer canlı varlıklardan üstün vasıflarla yaratıldığımız bir gerçek iken bu vasıfların yönlendirmesi gereken yönde hareket etmeyi bir türlü başaramıyoruz.
Sahip olduğumuz akıl ve irade ile yaşayışımızı yaratılış hedeflerimize ulaşabilmek için düzenlemek ve bize vaat edilen makam ve mevkilere hak ederek varabilmek gayreti yerine günümüzü gün etmek çabasına düşüyoruz.
İnandığımız dinimizi bile geçici olan dünyevi menfaatlere ulaşabilmek için, yerine göre, kullanmaktan çekinmiyoruz.
Bu durumda kendimize şu soruyu sormalıyız: ‘Ben kimim? Niçin yaratıldım? Daha kaç yıl değil, kaç gün veya saat daha yaşayabilirim?’ diyerek ve kafamızı ellerimizin arasına alarak gece-gündüz düşünmeliyiz. Allah hesaba çekmeden önce kendimizi hesaba çekerek imtihanı kazanabilmeye çalışmalıyız.