Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

HOŞ GELDİN RAMAZAN

Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

İçinde bulunduğumuz günlerde birçok konuda sıkıntı çektiğimiz bir gerçektir. Çektiğimiz sıkıntıların başında da Korona Virüsü denilen ve bulaştığı kimseyi hayattan koparan, etrafındakilere de dünyayı dar eden bu mikrop ve bulaştırdığı hastalık gelmektedir.

Bugünden geriye baktığımızda bu mikrobun geçtiğimiz günlerden başlayarak bugüne kadar vermediği eziyet ve bulaşmadığı millet kalmamış görünmektedir. Bu da biz insanlara, evinde otururken bile sıkıntı vermekte, rahatsız etmektedir.

Bu sıkıntı yalnızca bulaştığı kimseleri hasta etmiş olmasından değil, aynı zamanda onlarla uzaktan ve yakından ilgili olanları da bu sıkıntıya sokmuş ve sokabilir olmasındandır. 

Konu ile ilgili günümüz insanlarının geçmişten günümüze yapmış oldukları inceleme ve araştırmalar neticesinde elde ettikleri bilgi ve alınacak tedbirler konusunda da kendilerini ofsayta düşürmüş bulunmaktadır. Yani bugüne kadar ortaya çıkan hastalık ve tedavisi konusunda bilgi sahibi bulunan ve bilinen, hastalıkların nasıl tedavi edileceğini bilen uzmanlar bile bu virüsün karşısında adeta şaşıp kalmış görünmektedirler.

Bizim inancımıza göre hastalığı veren de onun tedavisi konusunda alınacak tedbirleri ve kullanılacak ilâcın malzemelerini yaratan da Allah’tır. Tabii bunları öteden beri yapılan tecrübe ile varılan neticeyi bilen insanlarımızın konu üzerinde tecrübelerle geliştirdikleri bilgi ve becerilerin sahipleri de bu kabiliyette yaratılan ilgili hekimlerimizdir. Ne var ki, bugün bu hastalık karşısında acizliklerini itiraf edenler de onlardır. Dolayısıyla bu konuda insan olarak hepimiz aciz bulunmaktayız.

Bu sebeple de bu durum biz insanların aciz olduğumuzu fark etmememizi sağlayan Allah’ın bir imtihanı olduğunu kurtulabilmemizin yolunun da Allah’ın ilgili kimseleri böyle bir yola iletmesinden geçtiği konusunda bizim dikkatimiz çekilmiş olmaktadır. Yani insan olarak her şeyi bilen ve yapabilen birileri olduğumuzu zannederek başlarımızın havada gezmesi yerine, yönümüzün Allah’a dönük olması ve bizim de yaratılmış olduğumuzu hatırlamamızın istendiğini düşünmemiz hatırlatılmaktadır.  

İşte Ramazan da tam biz insanların böyle acze düştüğümüz bir dönemde gelmiş bulunmaktadır. Dikkat ederseniz Ramazan ayının diğer aylardan farkı taşıdığı iki özellikten gelmektedir. Bunlardan birisi ‘imsak’, diğeri de ‘iftar’dır.

İmsak, kendimizi önümüzde bulunan nimetlerden, ihtiyaç duyduğumuz zamanda ve ihtiyaç miktarı yememizi hatırlattığı gibi, iftar ve sahur da insan olan bizler için günde iki öğün yememizin yeterli olacağını hatırlatmaktadır. Dolayısıyla Ramazan ayında oruç tutmamız da bizi böyle bir davranışla günlük yemek ihtiyaç ve zaruretini denememiz ve buna alışmamız gerektiğini bilfiil göstermiş olmaktadır.

Bize düşen ise en azından bu ayda, geçtiğimiz aylarda hiç olmazsa yeme içme konusunda, ne yaptıklarımızı hatırlayarak bunlardan iyilerini sürdürmek ve kötülerinden de uzak durma alışkanlığını kazanmamız olacaktır.

Bu sebeple ‘HOŞ GELDİN RAMAZAN’.

Yazarın Diğer Yazıları