
Hırslı Olmak
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Yaşadığımız günler bizleri aşırı olmaya zorlamış görünmektedir. Çünkü herkes neredeyse eline geçen her fırsatı kendi lehine değerlendirmek ve bir an önce kendisini zengin kılacak neticeye ulaşabilmek için adeta yarışa girmiş bulunuyordu.
Dikkat edersek insan hayatında bazı zamanlarda sıhhatli ve bazı zamanlarda ise hastalıklı veya yaşamaya uygun olmayan günler geçirir. Sıhhati yerinde olmadığı zamanda bir başkasının kendisine yardım elini uzatmasını bekler. Beklediği yardım ulaşınca bunu normal bir davranışın neticesi olarak görür ve kendisi açısından karşısındaki kimsenin görevini yerine getirmiş olduğu düşüncesinden ileri pek gitmez. En fazla bir teşekkürde bulunur. Fakat bu sıkıntılı günleri geride bıraktığında ve normal hayatını yaşamaya başladığında ise kendisine fayda sağlayacak fırsatlardan faydalanmayı asla ihmal etmez.
Çünkü kendisinin geçirdiği sıkıntılı günleri unutmuştur ve asla o günleri hatırlamaz ve hatırlamak bile istemez. Kendi yaptığı bu davranışları ise akıllılık olarak düşünür ve bu fırsatı en üst seviyede değerlendirmenin yollarını arar. Bulduğu her fırsatı kendi lehine değerlendirmeyi akıllılık olarak görür ve öyle değerlendirir. Çünkü artık kendi çektiği sıkıntılı günler artık geride kalmıştır. O günleri asla hatırlamak istemez. Bu fırsat her zaman ele geçmez diye düşünür.
Fakat inanan bir insan olarak nasıl davranması gerektiğini, daha önce kendisi yaşamış olsa da bir başkasının yaşamakta olduğu sıkıntıyı paylaşmak aklına gelmez. Bu durumun inandığımız dinimizin bizi yeteri kadar olgunlaştırmamış olduğunda şüphe yoltur. Çünkü inanmış bir Müslüman diğer bir Müslümanla din kardeşi olduğunu ve bunun kendisine bir takım yükümlülükler yüklediğini düşünememektedir veya düşünmemektedir. Çünkü durumdan kendisi için en iyi şekilde faydalanmanın akıllılık olduğunu değerlendirmektedir.
Bundan dolayı en küçük Müslüman topluluklarından başlayarak toplumu genişletecek olursak aynı toplumda yaşayan kimselerin birbirlerinden haberdar olmadıklarını görürüz. Çünkü herkes yalınızca kendisini düşünmekte ve yalnız kendi menfaatini ön plânda tutmaktadır.
Aslında burada unutulan bir şey bulunmaktadır. Çünkü Allah Kur’ân’da şöyle buyurmaktadır: “Ancak Mü’minler kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki, esirgenesiniz” buyurmaktadır (el-Hucurât/10). Bu âyet bir Müslümanın diğer bir Müslümanla arası bozulduğunda onların arasını düzeltmekle sorumlu olduğu gibi, kendisinin menfaatini sağlarken bir başka Müslüman kardeşinin bundan zarar görüp görmeyeceğini de düşünmek durumundadır. Durum böyle olunca da yaşamakta olduğumuz sıkıntılı günlerden korunma ve kurtulmanın yolu herkesin sadece kendisini düşünür olmaktan geçmez. Bir Müslüman Millet olarak yaptığımız her işte yalnızca kendimizi düşünmüş olmamız ve sırf kendi menfaatimizi gözetmemiz yeterli değildir.
Yaptığımız her işde başkasının bundan zarar görüp görmediğini de düşünmemiz şarttır. Bir Müslümana yakışan da budur. Böyle davranırsak her sıkıntıdan kolayca kurtulacağımız muhakkaktır.