Hayat Pahalılığı
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Günlük hayatımızda yapmış olduğumuz alış-verişlerimizde, neredeyse her gün ortaya çıkan fiyat artışlarına pek aldırış etmeyip günübirlik alıp geçiyorsak da bu durumu bir de yılsonunda yıllık fiyat yükselişini öğrendiğimizde hayretten kendimizi alamıyoruz. Çünkü günlük artışlar ihtiyacımızı karşılarken biraz kısıtlamaya çalışarak geçiştirilmekte, fakat yılsonunda durumu gerçek rakamlarla öğrendiğimizde yeni yılda nasıl hareket etmemiz gerektiğini bize düşündürmektedir.
Haydi, iyi-kötü bu yılı atlattık, fakat önümüzde koca bir yılla karşı karşıyayız. Şu soğuk günlerde bu artışlar ciğerimizi yakmaya şimdiden başladı diyerek hayıflanıyoruz. Ne yazık ki, durum gerçekten de yürek yakıcı bir noktada bulunuyor. Daha yeni yıla iki ay var iken şimdiden ekmekler zamlandı. Şimdiye kadar 200 gram olan ekmekleri üç buçuk liraya alırken, yeni yılda bu fiyatların dört lira olarak belirlendiği haberi ulaştı. Bunun anlamı ise şudur: Bugüne kadar günde üç ekmek yiyen bir ailenin üzerine bir ayda kırk beş lira daha hiç yoktan yük haline geldi.
Aslında benzin vs. lüks sayılacak bir tüketimi dikkate almıyoruz. Halbuki onların artışlarını fiilen kullanmamış görünüyorsak da dolaylı olarak kesemize tesir ettiğini biliyoruz. Çünkü binit olarak kullandığımız özel veya anonim akaryakıtlı araçlar da üzerimize ayrıca bir yük getirmektedir. Dolayısıyla bunun tesirini de cüzdanda hissetmekte ve görmekteyiz.
Gerçi günün her saatinde ana veya ara caddelerde trafik lambalarından geçerken gördüğümüz, bir kırmızı ışıkta biriken araçların yeşil ışıkta tamamen geçemeyip bir sonraki yeşil ışığı beklemek mecburiyetinde kaldıklarını da görüyoruz. Aslında dolmuş veya insan taşıyan otobüs olmayan bu araçların günün her saatinde caddeleri doldurmasının sebebini anlamak da mümkün değildir. Eğer bunlar bir iş için yollarda olsa, işi biten arabanın caddelerden çekilmiş olması ve dolayısıyla caddelerin mesai saatlerinde bu kadar dolu olmaması gerekir. Fakat nerede o günler?
Bu durum bizim günlük hayatımızın bozulmuş olduğunun bir göstergesidir. Çünkü eskiden insanımız günlük hayatında iş yerinde olurdu. Günümüzde de böyle olması gerekir, diye düşünüyorum. Fakat maalesef durum hiç de böyle görünmüyor. Çünkü cadde ve sokaklarımız günün her saatinde özel arabalarla dolu olduğuna göre bunlar aylak tabir ettiğimiz kimseler olması gerektiğini bize söylüyor.
Bu bakımdan akaryakıt fiyatlarının artmasını biraz buna bağlıyorum. Fakat fakirin ekmeğine gelecek her zammın bizi derinden düşünmemizi gerektirdiğini görmezlikten de gelemiyorum. Yani zengin ve gösteriş düşkünü olan kimselerin kullandıkları malzemelerin zam görmesi için değil, bundan dolaylı da olsa, zarar görecek olan fakirleri düşünüyor ve bu zamları hoş göremiyorum.