Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Güçlü bir toplum olmak

Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Devletlerarasında saygın, sözü dinlenen ve sözü geçen bir toplum/devlet olabilmek için her şeyden önce kendi içinde güvenilir ve birbirinin destekçisi olan bir toplum olmak gerekir.

Tarihe bir göz attığımızda büyük ve uzun ömürlü olarak gördüğümüz ve bildiğimiz bütün devletlerin kendi içinde tutarlı ve birbirilerine her yönden yakın olan insanlardan oluştuğunu görürüz.

Böyle bir devlet olabilmenin yolu da halkının sadece aynı ırktan olan insanlardan oluşması değil, fakat aynı inanç ve düşünceye sahip olan insanlardan oluşması gerekir. Yani güçlü ve saygın bir devlet olabilmek için her şeyden önce o devleti oluşturan toplumun aynı inanç ve fikri benimsemelidir.

Bunun böyle olduğunu tarihimize baktığımızda görebiliriz. Yani birer Türk devleti olarak görüp bildiğimiz gerek Selçuklu ve gerek Osmanlı Devletleri içinde yalnız Türk ırkı bulunuyor değildi. Fakat hâkim olan Türk ırkı olsa da inandıkları din onlara başka inançtan olan kimselere karşı hoş görülü davranmayı telkin etmiş ve birlikte yaşayabileceklerini öğretmişti.

Irkları ve dinleri farklı olanlar ise içinde barındıkları devletin sağladığı her türlü imkândan faydalandıkları gibi, yaşadıkları bölgelerde diğer bölgelerde yaşayanlardan daha huzurlu olduklarının farkında idiler. Bu sebeple de böyle bir toplum içinde yaşamayı tercih ediyorlardı.  

Müslüman toplumun böyle davranması ise inançlarından kaynaklanıyordu. Çünkü dinleri onlara bunu öğretmiş ve telkin etmişti. Nitekim bir âyette Allah Şöyle buyurmaktadır: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez” (Nisâ/36).

İşte böyle bir dinin müntesipleri olan bizler bugün hangi durumdayız ve Allah’ın bize gösterdiği yolun neresindeyiz? Bu konu üzerinde biraz düşünerek gerçek yolu bulmamız gerekir.

Şöyle bir baktığımızda, bırakın aynı mahalle veya sokakta olmayı, evlerimizin aynı sokakta olmasını, aynı apartmanda oturan komşular bile birbirlerinden habersiz yaşamaktadırlar. Aynı apartmanda olmaktan daha yakın komşu olma durumu söz konusu olabilir mi? Bundan daha yakın komşu olmak başka nasıl olabilir? Kaldı ki, Allah, bununla da yetinmeyip uzak komşuya da elimizi uzatmamızı istiyor. Böyle yapacak olursak belki kaynaşmamız ve güçlenmemiz mümkün olabilecektir.  

Bu durumda bizler yukarıda meâlini verdiğim âyetin neresindeyiz acaba? Bunu samimiyetle düşünüp üzerimize düşeni yapmalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları