
Gerçek kardeşlik örneği
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Kardeş deyince aklımıza ilk gelen bir anne ve bir babadan olan çocuklar arasında gerçekleşen yakınlıktır. Ancak kardeş olanlar bunlardan ibaret değildir. Geçmişten günümüze kardeş ifadesi bunun dışında gelişen bazı yakınlıklar için de kullanılmıştır. Meselâ aynı babadan ve farklı annelerden olan kardeşlere baba bir kardeş dendiği gibi, aynı annenin farklı babalardan olan çocuklarına da anne bir kardeş denir. Hatta farklı anne babadan olan, fakat aynı annenin emzirdikleri kimselere de sütkardeşleri denir.
Bunun gibi bir de din kardeşliği vardır. Farklı milletlerden olup da aynı dine mensup olan kimseler de din kardeşidirler.
Günümüzdeki devletlerin çoğunu oluşturan tebaalarına bakacak olursak hepsinin aynı ırk ve dinden oluşmadığını da görürüz. Ancak geçmişten günümüze doğru bakacak olursak bazı devletler ya aynı ırktan veya aynı dinden oluşan topluluklardan meydana geldiğini görmemiz mümkündür.
Günümüzde neredeyse aynı ırk veya aynı dinden oluşan toplulukların meydana getirdikleri bir devlet görmek pek mümkün değildir. Ancak çoğunluğunu aynı din ve aynı ırka mensup olan devletleri görebiliriz.
Bugün kendi devletimize baktığımızda da durumun böyle olduğunu görmekteyiz. Bu durum günümüze has bir özellik de değildir. Osmanlı’dan günümüz Türkiye’sine baktığımızda da durumun böyle olduğunu görürüz. Farklı ırk ve dine mensup halkların oluşturduğu bir devlet ve bu devletin devamı olan Türkiye söz konusudur.
Bu durum bizce şunu ifade etmektedir: Gerek ırk ayrılığı ve gerek din ayrılığı insan olma özelliğine sahip toplulukların bir arada yaşamalarına engel değildir. Nitekim bu durumu Osmanlıdan günümüze görmekte ve bilfiil yaşamaktayız.
Bu da yalnızca bir millet olma özelliğinde değil, evlilik veya ticari hayatta da kendisini göstermektedir. Yani Müslüman bir Türk başka ırk veya ehl-i kitap olan bir dine mensup bir hanımla da evlenebilir ve meşru olmak kaydıyla, her türlü ticareti de yapabilir.
Ne var ki, ayrı ırktan olan kimselerin kardeşliği, farklı dinden olmaları durumunda gerçek bir kardeşlik değil, aynı idareye mensup olmanın getirdiği bir kardeşliktir.
Bir Müslüman olarak böyle durumlarda birbirimizle alış-veriş ve evlenme (kız alma) gibi önemli yakınlıkları gösterebilsek de devletimizle onların dinine mensup olan toplulukların oluşturduğu diğer bir devlet arasında gelişen olumsuz bir durumda bu yakınlığın kaybolduğunu her zaman görmekteyiz.
Bunun en yakın örneği Azerbaycan ile Ermenistan arasında gelişen harp durumudur. Halkları Hıristiyan olan bütün devletler Ermenistan’ın yanında yer almışlar iken Halkı Müslüman olan Azerbaycan’ın yanında yalnızca Türkiye yer almıştır.
Bundan önce de medeni milletler olarak bilinen ve halkı Müslüman olmayan Milletlerin, mal ve mülklerini terk ederek memleketlerinden kaçan ve kendilerine sığınmak isteyen Müslüman Suriye halkına karşı tutumlarını ve Türkiye olarak bizim tutumumuzu yaşayarak gördük ve görmekteyiz.
Karşılaştığımız bu durum bize şu âyet-i kerimeyi hatırlattı: ‘Sadece (bütün) Mü’minler kardeştir. O halde (her ne zaman araları açılırsa) kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki, O’nun rahmetine nail olasınız’ (el-Hucurât,10).
Gerçekten Ermenistan’la savaşmak durumunda kalan kardeş Azerbaycan’ın yanında yer alan Devletimiz son derecede şuurlu bir davranışta bulunarak bizlere bu şuuru ve sevinci yaşatmış bulunuyor.
Şuurlu sorumlularımız olan Devlet Büyüklerimizi bütün samimiyetimizle kutluyor ve başarılar diliyoruz.