Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

FAİZ PROBLEMİ

Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Günümüzde her zaman için önemini sürdüren konu ferdi veya milletçe bağımlı olduğumuz ekonomik durumdur. Tabii olarak ekonomi deyince akla önce bunun boyutları gelir. Günümüzde de ekonominin iki boyutu vardır. Bunlardan birincisi genel olarak Türkiye çapında değerlendirilmesi gereken ekonomik boyut, ikincisi de her bir aileyi ilgilendiren boyuttur. 
    Aslında bunların birinin diğerinden ayrılması pek düşünülmez. Çünkü genel ekonomik durum her bir aileyi yakından ilgilendirir. Yahut ailenin ekonomiden şikâyeti aynı zamanda ülkenin ekonomisinden şikâyeti demektir. 
    Şurası bir gerçektir ki, bugün Türkiye’nin ekonomisinden ve dolayısıyla kişisel ekonomik durumdan şikâyet eden aile veya fertler temelde Türkiye’nin ekonomisinin bozukluğundan veya hayat şartlarının dayanılmaz bir noktada bulunduğundan zor duruma düştüğü veya düşürüldüğünden şikâyet etmez. Aksine kendisinin içinde bulunduğu ekonomik yaşama şartlarından daha iyisini istediğini ve fakat onu bulmadığından yakınır.  
    Genel olarak geçmişimizden bugün geldiğimiz ekonomik şartlara bir göz attığımızda, geçmişi bilen ve özellikle de yaşamış olan hiç kimsenin bugünkü yaşadığı hayatından ve ekonomik şartlardan şikâyet etmemesi gerekir. 
    Şurası unutulmamalıdır: Her yeni gelen günün her geçen günden daha iyi olmasını istemek asla bir suç veya nankörlük değil, aksine dünya nimetlerinden daha fazla istifade etmeyi ve hayat şartlarını gelecek nesiller için daha iyi durumda yaşamalarını temin etmeyi hedef almaktır. Gelişme ve kalkınma da buna bağlıdır. 
    Ancak hayatı içinde bulunduğu şartlara uygun yaşamak kişiyi her açıdan memnun edecek en güzel seçim olduğunu bilmek de önemlidir. Aksi hâlde kendisini zor duruma sokar ve kendisini sıkıntı içinde bulur. Asıl sıkıntı ise bundan sonra başlar. 
Ne var ki, bugün toplumumuzda gördüğümüz de böyle bir durumun olduğu ve yaşandığıdır. Yani belli şartlara bağlı ve bağımlı olarak yaşamak yerine her şeye sahip olma kaprisi hepimizi sarmış bulunmaktadır. 
Sahip olduğumuz bir eşyanın bir üst modelini gördüğümüzde elimizdeki hâlen ve gelecekte bizim işimizi görecek ve yeterli seviyede olsa da mutlaka elimizdekinin yanı sıra ona da sahip olmak arzusundan kurtulamıyoruz. 
Kullanacağımız âlet ve edevatı yeterli olup olmadığına bakarak değil de yeni ve modelli olup olmadığına bakarak değerlendirmekteyiz. Bu da bizi israfa götürmektedir. İsraf yolu açılınca da artık bizi kimse durduramıyor. Bunun sonucu ise ister istemez maddi imkânlarımızın zorlanmasını gerektiriyor. O da borçlanmayı, sonra onu kapatabilmek için faizle para bulmayı ve neticede banka ile para alış verişine giriyoruz. 
Bütün bunlar aslında dinimizin bize yasak ettiği faize bağlıyor. Ona bağlanınca da kurtuluşu olmayan bir tutsaklık iklimine giriyoruz. Tıpkı bataklıktan kurtulmak isteyen bir kimsenin çırpınışı gibi çırpınsak da geriye dönüş yolunu bulamıyoruz. 
Bugünkü durumumuz bundan ibarettir. 

Yazarın Diğer Yazıları