
EVLENME YAŞI
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Millet olarak nedense tartışmaya pek meraklıyız. Tartışmada ise illâ benim söylediğim doğru olarak kabul edilmeli, çünkü benim görüşüme uygun olmayan her görüş ve tez yanlıştır, düşüncesi ön plândadır. Bu sebeple de çoğu zaman tartışma uygun bir netice almamızı sağlamaz.
Bu günlerde tartışılan konulardan biri de ‘evlenmenin bir alt yaş seviyesi var mıdır? Varsa kaç yaştır?’ konusudur.
Aslında böyle bir tartışma tabii olarak kanunla belirlenmiş olan evlilik yaşı üzerinde değildir. Buradaki tartışma İslâm Dini üzerinden yürütülmektedir. Dinin bu konuda görüşü günümüzde hukuken uygulanmakta olmadığından, her hangi bir kimsenin yanlış olarak bir şey söylemesi ve bunun da dinin esasını teşkil eden bir hüküm olarak kabul edilmesi tartışmayı başlatır. Bu kadarla da kalmaz, gittikçe artarak yaygınlaşır.
Böyle bir dini konu üzerinde ağzı olan konuşur, fikir beyan eder. Kimse de ona sen bunu nereden öğrendin veya ‘neye dayanarak söylüyorsun?’ demez. Hâlbuki günümüzde insanların sözlerini veya uygulamalarını dayandırdığı bir kanun vardır. Bu bakımdan da ‘kanun böyledir’ denince akan sular durur veya yorum yapılması mümkünse ancak yorumla bir neticeye varılır ve bu da uygulanması açısından ileri sürülür. Eğer gerçekten kanunun hükmü böyle ise herkes ona uyar değilse kendi yorumuna göre hareket eden bir kimse yapmış olduğu işin sorumlusudur.
Fakat dini hükümler günümüzde uygulanan kanun hükümleri gibi değildir. Bu sebeple de söyleyen kimse ikna edici olmayınca konu üzerinde tartışmalar başlar.
Nitekim evliliğin en erken yaşının kaç olduğu konusunda gündeme getirilen ve üzerinde tartışma da böyledir.
Aslında tartışmayı başlatan veya sürdüren kimsenin niyeti bu konuda dinin hükmünü öğrenmek değildir. Ya tenkit etmek veya yerine göre aşağılamaktır.
Nitekim başlayan tartışmadan da böyle olduğu anlaşılmaktadır. Yoksa bir sıkıntıyı gidermek ve dinin belirttiği görüşü alıp uygulamak değildir.
Günümüzde Diyanet İşleri Başkanlığına sorulan bu konu onlar tarafından açıklanmış görünmektedir. Ancak onların yaptıkları açıklama doğrudan Kur’ân veya Sünnete dayanan bir açıklama değil, Fıkıh Kitaplarında yer alan fetvalardan birinin nakli olarak karşımıza çıkmış bulunmaktadır.
Onun içindir ki, verilen fetva tenkit edilmektedir. Üstelik bu tenkit verilen fetvanın dinin getirdiği esaslara uygun olmadığı veya fetva kaynaklarına uygun düşmediği şeklinde değil de doğrudan dinin koyduğu bir kural olarak algılanmakta dolayısıyla o tenkit edilmektedir.
Hâlbuki Kur’ân-ı Kerîm evlenmenin bir yaşı ve çağının bulunduğunu bildirmektedir. Doğrudan bu alınıp değerlendirilse herkesi tatmin edeceğinden şüphem yoktur.
Nitekim şöyle buyrulmaktadır: “Yetimleri evlilik çağına (yani nikâh çağına) gelinceye kadar deneyin” (en-Nisâ, IV/6). Buradan açıkça anlaşılmaktadır ki, evlenmenin bir başlangıç yaşı ve çağı bulunmaktadır. Pekiyi bu başlangıç ne zamandır derseniz, devamında bunun kişinin “Reşid” olması olarak ifade edildiğini görürsünüz. Konu şöyle ifade edilmektedir: “eğer onlarda akılca bir olgunluk görürseniz mallarını kendilerine veriniz”.
Rüşd veya reşid olma büluğa erme demek değildir. Kendi lehine ve aleyhine olan şeyleri, genel olarak söyleyecek olursak, neyin nerde ve nasıl kullanılacağını bilmesi; fayda ve zararını seçebileceği yaştır. Nitekim bu yaş günümüzde devletlerarasında farklı belirlenmiş olmakla birlikte bizde on sekizdir. Bundan küçük yaşta olan bir kimse ancak belli şartlarda evlenebilir.
İslâm’da da bu yaş, bulunulan bölgeye göre belirlenebilir.
Mesele bundan ibarettir.