
EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE ÖĞRETMENİN ROLÜ
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Eğitim ve öğretimi gerçekleştirecek dört unsurdan birisinin de öğretmen olduğunu (önceki yazılarımızda) belirtmiştik. Eğer gerçek bir eğitim ve öğretim yapmak istiyorsak konunun uzmanı olan öğretmenden vazgeçmek mümkün değildir. Diğer bir ifade ile sıradan bir kişi gerçek öğretmenin yerini tutamaz.
Tabii öğretmenin, konumunu bilen, işinin uzmanı olan bir kimse olması da şarttır. Çünkü ben öğretmenim demekle gerçek öğretmen olunmaz. Kendisine teslim edilmiş öğrencilerin ileride yetişkin bir fert olarak hayata atılabilmesi ve kendi dönemine ayak uydurarak yaşaması ve hem kendine ve hem de başkalarına faydalı olabilmesi en azından çalıştığı konuda yetişmiş olmasına bağlıdır. İşte bu da gerçek öğretmenin önünde dirsek çürütmekle mümkündür.
Bir çocuğun ileride hayata atıldığında başkasına faydalı olabilmesi veya en azından kendi hayatını sürdürebilmesi, içinde yaşadığı toplumun şartlarını ve kurallarını iyi bilmesine ve bu şartlara göre yetişmiş olmasına bağlıdır. Zaten eğitim ve öğretim de bunun için gereklidir.
Bu husus göz önüne alındığı takdirde öğrenciyi hayata hazırlayacak öğretmene çok görev düşmektedir. Onun için de öğretmenin her şeyden önce bir çocuğu hem eğitmek ve hem de ona bir şeyler öğretebilmek için her şeyden önce bu konuda kendisinin yetişmiş olması şarttır.
Yani öğretmen dediğimiz eleman kendisine teslim edilen öğrencisini tanımak mecburiyetindedir. Onlara sadece okumayı öğretmek yeterli görülemez. Yani öğretmen hem kendisine teslim edilen öğrenciyi ve hem de onun yaşayacağı dönemdeki toplumu ve hayat şartlarını iyi bilmek mecburiyetindedir.
Bu bakımdan yeteri kadar yetişmiş uzman eleman bulunmadan zorunlu eğitim ve öğretim süresini uzatmak devlete ve ailelere yük olmaktan başka bir anlam taşımaz.
Eğer öğretmen kendisine teslim edilen öğrenciyi kendisinin yetiştiği döneme bakarak zorunlu eğitim ve öğretim süresinde ulaştığı seviyeyi günümüzdeki zorunlu eğitim ve öğretim süresinde nasıl olsa kazanır diye düşünür ve ona göre davranırsa eğitim ve öğretim süresinin uzatılmasının bir anlamı kalmaz.
Okulda alacağı bilgi ve yetişmişlik bu kadar olur, bundan sonrası onun hayatta elde edebileceği şeylerdir diyerek düşünür ve ona göre hareket ederse, yani eskilerin dediği gibi ‘göç yolda düzülür’ derse zorunlu eğitim ve öğretimin on iki yıl olmasının hiçbir anlamı yok demektir.
Öğretmenin elindeki eleman yetişmeye açık ve onun emrini bekleyen bir canlıdan ibarettir. Bu bakımdan öğretmen, bu elemanı yetişmesi gereken seviyeye nasıl ulaştıracağını ve öğrenciye vermekte olduğu bilgiyi niçin verdiğini ve ne miktarda vermesi gerektiğini bilmeden eğitim ve öğretimde başarılı olamaz.
Bundan çıkarılacak netice eğitim ve öğretimde başarılı olabilmenin yolunun öğretmenden geçtiğini bilmeliyiz. Ayrıca öğretmen aynı zamanda bu bilgilerin elde edilebilecek kaynaklarını da iyi bilmeli ve onları özümseyerek ve benimseyerek öğrencilerine aktarabilmenin yollarını kullanmalıdır.
Bilgi kaynağı bakımından çocuklarımızın (öğrencilerin) ellerinden düşürmedikleri telefon ve tabletler aynı zamanda öğretmenin de kaynağı olursa velileri, çocuklarını öğrenci olarak okula gönderme zahmetine sokmamak gerekir.