
EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE BAŞARI
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Hayatta yapılan her iş bir şeyi elde etmek için yapılır. Bazen elde edilmek istenen şeye arzu edilen tarzda ulaşılamaz. Böyle durumlarda ise insanın aklına gelen ilk şey ‘ben nerede hata ettim?’ sorusudur. Böyle bir hatanın tabii olarak düzeltilmesi gerekir. Aksi hâlde istediğimiz neticeye, uygulamakta olduğumuz hareket ve davranışlarla, ulaşamayız ve ulaşamayacağımızın kesin olduğunu anlar ve biliriz.
Bu sebeple de ilk yapacağımız iş bu hatanın nereden kaynaklandığını arayıp bulmaktır. Bunun yolu da aynı iş daha önce yapılmışsa o iş ve işlemin geçmişine bakarak bu hatanın nereden kaynaklandığını bularak onu gidermeye çalışmaktır. Böylece bu hatayı giderebiliriz.
Ancak böyle bir geçmişi yok da biz ilk defa düşünerek ortaya koyduğumuz bir çalışma ve uygulama ile bu işi yapıyorsak aksaklığın giderilmesi yapılan uygulamada mı, yoksa yanlış düşünülerek elde edilmiş bir sonuç mu olduğunu tespite çalışır ve düzeltmeyi bu açıdan yaparız.
Ama aynı hatayı ikinci defa yapmamak için konu üzerinde iyice düşünürüz. Eğer böyle yapmazsak yani her yaptığımız işi sil baştan yapmaya kalkarsak, hatadan kurtulmamız mümkün olmaz.
Bir milletin eğitim ve öğretim konusu da böyledir. Hem de bu konu bir milletin hem geçmişi, hem şimdiki ve hem de geleceği ile ilgili bir meseledir. Bu sebeple de eğitim ve öğretimi ne için yaptığımızı iyi düşünmemiz gerekir. Konu bugünden yarına yapılacak bir iş değildir. Aksine üzerinde kırk yıl düşünüp uygulamaya konulacak bir meseledir.
Unutmayalım ki, eğitim ve öğretimin geçmiş uygulamaları bize yol gösterir. Biz dünden bugüne ortaya çıkmış bir millet değiliz. Geçmişi tarihin derinliklerine uzanan, nice devletler kurmuş, kıtalar arasında at oynatmış ve tarihte birçok devletin kuruluşunda örnek alınmış bir devletiz.
Tarihimiz boyunca zirveleştiğimiz yıllar ve asırlar olduğu gibi, gerilere düştüğümüz yıllar ve asırlar da olmuştur. Ancak kendi küllerinden ayağa kalkmasını bilen bir devlet olduğumuz da bir gerçektir. Durum böyle olunca o günlerin eğitim ve öğretim prensiplerinden örnekler ve ibretler almamız gerektiği gibi, içinde bulunduğumuz asırdaki devlet ve millet hayatımızda eğitim ve öğretimin tesir ve katkılarını da iyi bilmemiz gerekir.
Fakat unutmamamız gereken ise yeni yetişmekte olan çocuklarımız ne geçmiş çağlarda ve ne de bizim yaşadığımız yıllarda yaşayacak değildirler. Bundan dolayı onları eğitirken ve bilgilendirirken yaşayacakları yılları göz önüne alarak eğitmeli ve buna göre bir öğretime tabi tutmalıyız.
Eğitim ve öğretimde bu gerçeklerin ihmal edilmesi ne bize ve ne milletimize ve memleketimize ve ne de yetiştirmek istediğimiz gençlerimize bir fayda sağlamayacaktır.
Onun için eğitim ve öğretimi, sil baştan yapmak değil, geleceği görerek, ancak geçmişten de örnekler ve ibretler alarak, yani tecrübelerimizden faydalanarak yapmamız gerekir. Böyle uyguladığımız takdirde yapılan iş ve işlemlerin bir yeniliği, bir değeri olur ve bu durumda biz görevimizi yapmış ve çocuklarımızı da yaşayacakları çağa uygun olarak yetiştirmiş oluruz.
Aksi hâlde yaptığımız iş ‘havanda su dövmek’ olur.