
Dünya insanlar için imtihan yeridir
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Allah bütün kâinatı yaratmış ve insanlarla birlikte diğer canlı ve cansız varlıkları da yarattıktan sonra yeryüzünde yaşayacak olan insanları kendilerine yetecek kabiliyette olmalarını sağlayacak ve diğer canlılardan farklı kılacak akıl, irade ve diğer canlılardan üstün kılacak yeteneklerle donatarak yeryüzünün hâkimi kılmıştır. Diğer bir ifade ile canlı cansız diğer varlıkları da insanların emrine tahsis etmiştir.
Ancak ne var ki, insanları yeryüzünde imtihan için bulundurduğunu, birbirlerinden farklı olsa da belli bir süre bu dünyada kalacaklarını bu sebeple de özel olarak, bazı şeyleri yapmalarını isterken veya yapıp yapmama konusunda serbest bırakırken bazı şeylerden mutlaka kaçınmaları gerektiğini de bildirmiştir.
Yani insan hayatının ve bu dünya hayatının geçici olup öteki dünyanın ebedi olduğunu ve insanlar için de esas olanın öbür dünya hayatı olduğunu bildirmiştir. İnsanların ebedi hayatın bulunduğu öteki dünyaya giderken bu dünyada kazandıklarının kendilerinin ebedi hayattaki yerlerini belirleyeceğini de gönderdiği peygamberler ve onlar aracılığı ile gönderdiği kitaplarla bildirmiş ve insanlara doğru ve sağlıklı olan yolu göstermiş ve mutlaka doğru olanı yapmaları ve o yoldan gitmelerini de istemiştir.
Özetle söyleyecek olursak insanların dünyada bulunmaları ve yaşadıkları hayat, dünya ve dünyalık kazanmak için değil, âhireti ve oradaki yerini belirlemek için kalınan bir yer olduğunu haber vermiş bulunmaktadır. Çünkü âhiret hayatı insan için ya ebedi olarak cennet veya cehennemde olmak demektir.
Daha açık bir ifade ile söyleyecek olursak ebedi hayatımızı kazanmak için bulunduğumuz bu dünya bizim imtihan yerimizdir. Bu imtihanı kazanabilmemizin yolları da belirlenmiş ve biz insanlara yaratıcımız olan Allah tarafından bildirilmiştir.
Dünya bir imtihan yeri olduğuna göre tabii olarak bizlerin bu imtihanı kazabilecek bir kabiliyette olmamız gerekir. İşte bu imtihan bizim aklımız, irade gücümüz ve yapabileceğimiz fiiller çerçevesinde cereyan etmektedir. Nitekim Kurân’da şöyle buyrulmaktadır: “Andolsun ki, sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltme ile imtihan edeceğiz. (ey Peygamber) Sabredenleri müjdele !” (el- Bakara, 155).
Bu âyetten de açıkça anlaşılacağı üzere biz bu dünyada geçiciyiz ve imtihandayız. Bu sebeple de dünyada yaptığımız ve yapacağımız işleri kendi istek ve irademizle yapmış olmalıyız ki yaptığımız bu işlerden âhirette sorumlu olabilelim.
Dikkat edersek yaptığımız işleri kendi irademizle ve isteyerek yapmaktayız. Ancak bu arada yaptığımız işleri aynı zamanda Allah ezelde biliyordu ve bilgiye göre onların kaderlerini belirlemişti. Bu sebeple de belirlenmiş olandan farklı olarak davranmamız mümkün değildi. Bu durum kaderimizin bizi o işi yapmaya zorlaması değil, bizim irademizle gerçekleştirdiğimizi kendimizin de görüp bilmesi anlamına gelir.
Burada dikkat edilecek nokta şurasıdır: Allah her şeyi ezelden bilmektedir. Bu sebeple de bizim dünyada yapmış olduğumuz bütün işleri ne zaman, nerede ve nasıl yapacağımızı ezelde bildiği için kaderimizi kendi irademizle yaptığımız fiillere göre ezelde belirlemişti.
Yani biz bu dünyada yapmış olduğumuz ve yapacağımız bütün işleri kendi irademiz ve gücümüzle yapmış bulunuyoruz. Yoksa Allah ezelde böyle yazdığı için yapıyor değiliz. Eğer böyle olsaydı, yani biz yaptığımız ve sorumluluk taşıdığımız bütün işleri Allah böyle ezelde belirlediği için yapmış olsaydık o zaman Allah, hâşâ biz kullarına zulmetmiş olurdu. Ancak ne var ki, Allah bu durumu biz bu işleri yapmadan önce ‘ezelde’ bilmekte idi. Kendi irademizle yapmış olduğumuz bu işlerden sorumlu olmamız da bu sebepledir.