
DEPREM VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Perşembe günü İstanbul’da meydana gelen deprem hepimizi sarsmış ve düşünmeye hepimizi düşünmeye sevketmiştir.
Gerçekte de meydana gelen olay, konu üzerinde hepimizin düşünmesini gerektirecek kadar önemli ve üzerimizde müessir olacak kadar da derindir. Nitekim yapılan farklı yorumlar da bunu göstermektedir. Çünkü bazılarımız bunu bir tabiat olayı olarak değerlendirmiş ve kendiliğinden olan bir fay hattının hareketi olarak görmüş ve bunun meydana getirmiş olduğu bir hareketlenmeden ibarettir, diyerek sanki günlük olaylardan biri gibi görmüştür.
Aslında çokça karşılaştığımız bazı öldürme olayları bile hepimizi sarsması gereken bir olay olmasına rağmen bazılarımız bunu nasıl tabii ve alelade bir olay olarak karşılıyorsa deprem olayı da böyle düşünenler cinayet olayı gibi karşılanmaktadır.
Fakat bazılarımız bu konuyu üzerinde düşünmeden hemen geçiştirilecek bir olay değil, aksine üzerinde çok düşünülmesi gereken bir olay olarak görmektedir.
Şüphesiz her iki görüşü benimseyenlerin böyle düşünmelerine sebebin ne olduğunu değerlendirirken düşüncelerini konuya bakış noktasından hareketle değerlendirmemiz gerekmektedir. Nitekim deprem olayını adi bir tabiat olayı olarak görenler, üzerinde yaşadığımız dünyanın nereden ve nasıl meydana geldiğini temeline inerek değerlendirmek yerine üzerinde doğduğu ve yaşadığı bu yeri hazır bulmuş ve onun kendiliğinden hareket eden bir varlık olarak değerlendirmiştir.
Bu düşünceye göre bu varlığın kendine has bir takım kural ve kanunları vardır ve buna göre hareket etmektedir. Bu da zaman zaman belli bölgelerde farklı hareketlerin olması şeklinde ortaya çıkar ki, deprem de bunlardan biridir.
Burada dikkat edilirse hazır bulunan bu dünyanın ne zaman ve kimin tarafından yaratılıp veya var edilip belli hareketlerin meydana gelmesini sağlayan bir takım kurallar koyduğu düşünülmemektedir.
Her şeyin kendiliğinden oluştuğunu ve bizim de bu dünyaya gelişimizin bir tesadüf eseri olduğunu düşünmek çok ilkelliktir. Çağımızın artık ilim çağı olduğunu kabul etmemiz ve bunun da bizi hiçbir şeyin kendiliğinden meydana geldiği noktasında durdurmadığını bilmemiz gerekir.
Bugün yeni buluşlar olarak ortaya koyduğumuz ve günün yirmi dört saatinde elimizden düşürmediğimiz telefon ve bilgisayarları kullanırken bile kullanabilmemizin bir yolu ve yordamı varsa, kendisinden faydalanabilmemiz için konulan kurallarına dikkat etmediğimizde, bu aletler kendilerinden beklenen bir işlem yapmazlarsa, yaratılmış olan bu dünyanın da yaratanı tarafından konulan kurallarının varlığını düşünmemiz gerekir.
Bu düşünce de bizi her şeyden önce dünyamızın bir yaratıcısı, onu idare eden bir kural koyucusunun varlığına bizi götürür.
Topluca söyleyecek olursak Âlemi yaratan Allah’tır, Hareket kurallarını koyan ve yöneten de O’dur.
Bize düşen de meydana gelen depremin Allah tarafından ezelde belirlenen bir olayın zamanı gelince yerinde tahakkuk etmiş olduğunu bilmek ve bundan ibret almaktır.
Olaya kendileri açısından bakıldığında, böyle bakanlar tarafından haklı olarak değerlendirmektedirler.