Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

CAMİLER HAFTASI 

Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Öteden beri hayatımızı belli bir seviyede sürdürmek gayreti içinde olduğumuz bir gerçektir. Eminim ki, bundan çoğu zaman da memnun oluruz. Her ne kadar bu yaşayışımız alışkanlık haline getirdiğimiz ve tek düze devam etmiş olsa da yine bundan memnun oluruz. Fakat bazı günler de vardır ki, o günleri özel yaşarız. Hatta bu özel günler bazen bizim hayatımızda özel bir çekicilik meydana getirir ve ruhumuzda iz bırakır. Dolayısıyla o günler ve o günlerin üzerimizde bıraktığı tesir hayatımızda ve günlük yaşayışımızda bazı değişikliklere de sebebiyet verebilir. 
Meselâ bazı günler sabahleyin uyandığımızda camilerden salâ verilmekte olduğunu duyarız ve bu sese alışık olduğumuz için de ‘acaba kim öldü?’ merakı ile sonunu bekleriz. Ancak o sesi ilk duyduğumuz anda hemen ölümü hatırlarız ve bir kişinin ölüm haberinin bize ulaştırılmakta olduğunu idrak ederiz. Sonunda ölen kimsenin ismini duyunca da bazen, sadece ölüye Allah’tan rahmet dilemekle yetinir, bazı günler de ölen kimsenin kimliğini öğrenince derin bir üzüntüye kapılırız. Ölen kimseye üzülür ve ölümün bize ne kadar yakın olduğunu düşünürüz.  
Bunun yanında günde beş vakit ezan sesini duyunca hangi vakitte olduğumuzu hatırlar ve geçen zamanı düşünerek bazen sevinç duyar ve ‘vakit de ne çabuk geçmiş’ diyerek geçirdiğimiz vakti zihnimizden bir defa daha geçirir mutlu oluruz. 
Bazen de tersi bir duygu yaşarız. Çünkü eriştiğimiz zaman dilimi bizi bir üzüntüye doğru çekmiş veya unuttuğumuz bir üzüntüyü hatırlatmış olmaktadır. 
Fakat hangi hissi duyup yaşamış olursak olalım ezan sesinin bize duyurduğu ve içimizde ömrümüzden bir miktar daha gittiği duygusunu yaşattığında şüphe yoktur. 
Ancak okunan ezanların şüphesiz bizim içimizde uyandırdığı duygu sadece bunlardan ibaret de değildir. Çünkü her okunan ezan bize kim olduğumuzu hatırlatmakta ve bizi uyarmakta ve uyandırmaktadır. Aslında günde beş vakit ezanın okunmasının anlamı da bize hangi vakte eriştiğimizi bildiren ve hatırlatan, hayatın bizi içine çektiği sevinç veya üzüntü anlarından çıkarıp kimliğimize dönmemizi sağlayan bir ikazdır.  
Çünkü okunan ezan bize yaratıcımızın adının duyurulması suretiyle kim olduğumuzu hatırlatmaktadır. Bizi yaratan bir yaratıcının olduğunu ve bizim de O’nun kulu olarak O’na karşı bir vazifemizin bulunduğunu bize en üst perdeden duyurmaktadır.  
Biz inanmış insanlar için bundan daha güzel, kırıp dökmeden bize kendimizi hatırlatan ve insanca yaşamamızın bir yolu bulunduğunu bildiren bir ikaz yönteminin varlığını bilmiyorum. 
İster bir olan Allah’ın varlığına inanmış olsun isterse bu durumu temelde inkâr etmiş olsun, okunan ezanla her insan bunun anlamını bilmese de böyle bir duygunun insanın zihninde oluştuğu muhakkaktır.
İşte her yıl bugünlerde yani ekim aynın ilk haftasında kutlanan ‘camiler haftası’ bana bunları. 
Camilerin varlığını, içinde ne yapıldığını ve bir Müslüman Ülkenin fertleri olarak memleketimizin en ücra köşelerine kadar yaygın bulunan bu kutsal yerlerin yapım biçimlerinden, yani mimarisinden, görünümünden, kullanım ve günde beş vakit dolup taşmasına rağmen içinde namaz kılınırken alınlarımızı herkesin üzerinden yürüyüp geçtiği bu yerlere fütursuz koyduğumuzu çocuklarımıza göstermeliyiz. Böylece haftanın maksadı hedefe ulaşmış olsun.  

Yazarın Diğer Yazıları